Search
Close this search box.
Search
Close this search box.
Nesnel Zorunluluklar ve İnsanlık
Paylaş

Nesnel Zorunluluklar ve İnsanlık

Bilim insanları genel fizik yasalarına ve evrenin maddi içeriğine dayanarak evrenin nihai kaderiyle ilgili Büyük Donma, Büyük Parçalanma veya Büyük Çöküş gibi farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Canlılığın, sürecin belirli bir noktasında yok olacağı kabulüyle kurgulanan bu senaryolar, her ne kadar hayal edilemeyecek zaman dilimleri üzerine inşa edilmişlerse de canlı varlığının nihai hareket bağlamı hakkında bize bazı fikirler verir. Aşağıdaki yargılar bu bağlamı anlamamıza yardımcı olacaktır:

  • Maddi evrenin bir sonu, -canlılıktan münezzeh- olasılıkların kısırlaştığı bir an vardır.
  • Canlılık sondan kaçınan, sistemsel bir süreklilik sağlamaya çalışan, dinamik, maddi örgütlülüktür.

Bu iki yargı en geniş ölçekte, canlılığa nihai bir amaç tayin etmektedir: Madde üzerinde bilinçli bir hakimiyet kurarak nihai sonu imkânsız kılmak. Bu, canlılığın en yüksek ölçekteki nesnel zorunluluğudur. Nesnel zorunlulukların varlığını tanımamız için çerçeveye bu kadar uzaktan bakmamız da gerekmez.

Süreç içerisinde canlı öznelerin karşılaştığı yokoluş tehlikeleri evrimin en önemli itici gücüdür. Canlılık, tarihi boyunca nesnel koşulların dayattığı tehlikelere karşı daha yetkin şekilde yapılanmış ve varlığını çeşitli örgütlülük biçimlerinde sürdürmüştür. İnsanlık, bu varoluşsal çabanın görünürdeki en yetkin elemanı olarak konu edindiğimiz bağlamdaki en önemli yeteneği; madde üzerinde bilinçli bir hakimiyet kurma yeteneğini geliştirmiştir.

Madde üzerinde hakimiyet kurabilmek, maddeyi idare/sevk edecek araçların edinilmesiyle mümkünken; hakimiyeti bilinçli kılan unsur, maksat-eylem-sonuç dizgesindeki uyumdur. Eylem-sonuç dizgesindeki tutarlılık, insanlığın maddeyle bilimsel bir ilişki kurmasıyla sağlanmıştır. Maksadın eyleme sağlıklı bir şekilde dönüşebilmesi ise toplumun kendi imkanlarına (üretim araçları ve insan potansiyeline) hâkim olmasına bağlıdır. Bu dizgeyi tutarlı bir şekilde işletme yeteneği kazanıldığı takdirde geriye maksadın nihai erek ile uyumluluğu sorunsalı kalmaktadır; bu da siyasi yapının takdir etmesi gereken bir konudur.

Siyaset, toplumun hangi teorik çerçevede hareket etmesi gerektiği konusunda verilen pratik mücadeledir. Çoğu zaman güç mücadelelerinin konusu olan siyaset, gerçek varoluş bağlamına nesnel gerekliliklerin toplumları zora sokmasıyla kavuşur. Bu anlarda toplum, nesnel zorunlulukların üstesinden gelebilmek için varoluşsal bir çabayla hareket eder ve dolaylı olarak varoluşun nihai erek çizgisine çekilir. Zorunlulukların dayattığı yapısal değişim, varoluşsal yetkinliği arttırmakla kalmaz, aynı zamanda örneği görülmemiş keşiflerin yapılabilmesi için daha yüksek bir zemin oluşturur.

Nihai Ereğe Uygun Örgütlenme

Toplumu, insan yığını olmaktan ayıran en temel özellik onun bir bütün olarak gösterdiği aşkın etkinliğidir. Matematik, hukuk, bürokrasi gibi sayısız nesnel çerçeve, bireylerin öznel bağlamlarını aşmalarında ve toplumsal etkinliğin hayata geçirilmesinde olmazsa olmaz araçlardır. Bu araçlar, toplumun -aksi halde mümkün olmayan- büyük ölçekli çıktılar verebilmesini sağlar. Çıktı kapsamının giderek artması ve kasıt-sonuç ilişkisinin giderek daha da tutarlılaşması insanlığın uzun süreçteki varlığı için hayati önem taşır.

Bu noktada devlet, toplumun genel işleyişi ile ilgilenen ve onun bütünsel iyiliği için etkinlik gösteren bir mekanizma olarak toplumsal kastın belirleyicisi durumundadır. Toplumla olan organik bağı itibariyle devletin konum ve görevine uygun şekilde yapılanması, bu yönde geliştirilmesi ve gerekli tecrübeler ile beslenmesi gerekir. Üretim araçlarını ve insan potansiyelini uzun vadeli stratejiler çerçevesinde idare/sevk ederek toplumun aşkın işlevselliğini açığa çıkarması beklenen devlet mekanizması, bu yeteneğini ancak sürekli bir etkinlik içerisinde geliştirebilir. Diğer yandan, devletin, öğrenen bir mekanizma olarak etkinlik tarihinde hata yapması kaçınılmazdır. Hatalar veya elde edilen kasıt dışı sonuçlar, merkezi kontrolün varlığını olumsuzlamak için yeterli sebep değildir. Şu anlaşılmalıdır: Merkezi idarenin yetkinleşmesi nesnel bir zorunluluktur ve bunu geliştirecek her tecrübenin varoluşsal bir anlamı vardır.

Pratik Örnekler

COVID-19 pandemisi, devletlerin kaynaklarını belirli bir strateji dahilinde seferber etme kapasitelerini test eden tarihsel bir sınav oldu. Çin Halk Cumhuriyeti’nde, devletin varoluşsal amacına uygun olarak yapılanmış, bilimsel sosyalist değerler ile kamu yararını önceleyen idari parti disiplini, her toplumsal krizde olduğu gibi COVID-19 pandemisiyle mücadelede de başarılı bir sınav vermiştir.

Özel sermayenin kâr odaklı yaklaşımının aksine, Çin’de devlet fabrikaları aşı üretimini siyasi bir öncelik haline getirmiş ve 2021’in ilk çeyreğinde 1 milyar doz aşıyı ücretsiz dağıtmıştı. Aynı dönemde ABD, özel şirketlerin patent anlaşmazlıkları nedeniyle küresel aşı tedariğinde darboğaz yaşadı. Çin’de, 2021 yılında günde 30 milyon doz aşı üretilirken, ilaç üretimi ve farmakoloji alanında lider kabul edilen ABD’de bu rakam 4,3 milyon dozla sınırlı kalmıştır.

Bazı kaynaklar, Çin’in SARS-CoV-2 virüsüyle olan mücadelesinde devletin bireysel özgürlükleri hiçe saydığına dair yorumlarda bulunmuştu. Burada şu düşünülmelidir: Dünya üzerindeki devletlerin kaçı Sıfır-COVID politikası benimseyecek lükse sahipti? Pandemiye yol açan virüsün öldürücülüğü yüzde ellinin üzerinde olsaydı, dünya devletlerinin kaçı gerekli tedbiri alabilecek yapıdaydı? Yakın gelecekte bu denli yıkıcı bir tehlike söz konusu olmayabilir ancak merkezi idare araçlarını geliştirmeye yeterli zamanın olmadığı bir uzaklıkta, daha da yıkıcı bir tehlikenin insanlığı beklemediğinden kim emin olabilir? Kamu kaynaklarını ve toplumu ortak amaç uğruna seferber etme tecrübesi olmayan devletler her an yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Sonuç

Sonuç olarak nesnel zorunluluklara karşı günümüzde çözülmesi gereken iki temel sorunsal vardır: Kamu yararını önceleyen siyasetin hakim olduğu, dürüst, süreğen bir devlet yapılanması ve sermayedarların hareket bağlamlarının devlet mekanizması yoluyla kamu yararınca orta ve uzun vadeli stratejilerle amaçlandırılması. Bu çerçevede, siyaseti prestij savaşı olarak yapılandıran, çıkar gruplarının kısmi üstünlük elde etmek için siyaset geliştirdiği liberal demokrasi, aşılması gereken bir safha olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal olgunlaşma, toplumsal hareketi yönlendirecek iradenin, göreve uygun olarak bir disiplin dahilinde oluşturulmasıyla başlar.

ABD Avrupa bayram Bilim BLCU BRICS burs China CSC Culture Deprem Ekonomi eğitim Hindistan Kore Kültür Pekin Rusya Scholarship science Sinciang Sinciang Uygur Ozerk Bolgesi Sino Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Tayvan Trump Turkiye Türkiye University USA Uyghur Wang Yi Xi Jinping Xinjiang ZJUT Çin Halk Cumhuriyeti Şanghay