Emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı birliktelik ana tema oldu, Erdoğan ‘kazan-kazan’ ilkesince ‘birlikte kalkınma’ planı ile ‘geleceğe birlikte yürüyoruz’ dedi.
Amerikan hegemonyacılığının çöküşü, 21. yüzyılda da ‘devletlerin bağımsızlık, milletlerin kurtuluş, halkların devrim’ mücadelesinin önünü açıyor. Fakat bu çöküş sadece ABD içi dinamiklerle vücut bulmuyor. Bu yolu açan yeni bir çağa, Asya Çağı’na girmiş bulunuyoruz. Afrika özelinde bakarsak Türkiye’nin kıtadaki rolü ve sorumlulukları, Afrika devletlerinin liderleri tarafından 18-21 Aralık tarihlerinde yapılan Afrika Zirvesi’nde de açık bir şekilde ilan edildi.
‘EŞİT TEMELLERE VE KAZAN-KAZAN İLKESİNE DAYALI’
Zirveye 54 Afrika ülkesinin 41’i yani kıtadaki tüm ülkelerin yüzde 75’inin katılım göstermesi de önemli. Üstelik katılımcıların 13’ü ülkelerinin cumhurbaşkanı. Yoğun katılımın dışında konuşma yapan devlet başkanları da ‘Yeni Uluslararası Düzen’in söylemlerini dünya kamuoyu ile paylaştılar. Bakınız zirvede konuşan Afrika Birliği dönem başkanı Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall ne diyor:
“Zirve tüm katılımcı ülkeler açısından çok güzel geçti. Tüm Afrikalı liderler oldukça memnun kaldı. Bugün Türkiye ile Afrika arasında eşit temellere ve kazan-kazan ilkesine dayanan, oldukça etkili bir ortaklık var ama en önemlisi Türkiye, Afrika ile kurduğu ilişkide karşılıklı saygıya çok önem veriyor. Bu da Afrika ülkeleri için oldukça mühim bir konu.
Afrika’nın altyapı ihtiyacı için Türkiye gibi ortaklara ihtiyaç var. Afrika Birliği dönem başkanlığımda da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile zaten iyi olan ilişkilerimizi hem Afrika’nın hem Türkiye’nin çıkarına olacak şekilde daha da güçlendirmeye çabalayacağım.
Afrika, geleneksel partnerlerinin yanı sıra Çin, Türkiye gibi yeni ortaklarla da iş birlikleri yapıyor. 30 milyon kilometrekarelik, 1,3 milyar kişinin yaşadığı çok büyük bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu kalabalık nüfus altyapı hizmetlerine ihtiyaç duyuyor ama bu ihtiyacı kamu yardımlarıyla karşılayamazsınız. Bunları gerçekleştirmek için Türkiye gibi ortaklara ihtiyaç var.”
BM YÖNETİMİNDE AFRİKA YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkinlik kapsamında Afrikalı gençlerle bir araya geldiği toplantıda konuşmaları da tarihe not düşülecek cinsten. Erdoğan, Afrika’nın zulmün en yoğun yaşandığı yer olduğunu dile getirdi ve şöyle devam etti:
“Afrika zengin. Ama bütün yeraltı zenginliklerini, açık açık söyleyeceğim, bakıyorsunuz Avrupa ülkelerinden geliyorlar ve oralardan bütün fosforları, altınları, bütün mücevherleri, oralardan alıp kendi ülkelerine götürüyorlar. Size bırakıyorlar mı? Hayır. Size bir şey bıraktıkları yok. Ve yıllar yılı zengin Afrikalı maalesef fakirliğe mahkûm edildi. Bunlar demek ki bu insanları bu şekilde soydular soğana çevirdiler ondan sonra da dünyada saltanat sürüyorlar. Peki, bunu şimdi aslına kim çevirecek? Siz çevireceksiniz. Döneceksiniz, döndükten sonra da ‘biz yılların hesabını sormak için okuduk, geldik, şimdi de bu hesabı soracağız.’ diyeceksiniz. Demeniz lazım.”
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) yapısında da reform yapılması gerektiği söylemini bir kez daha tekrar etti. 1,2 milyar nüfusun ve 54 ülkenin bulunduğu kıtanın BM’de bir etkisi hemen hemen yok. BM Genel Kurulu’nda yüzde 28 ile en çok temsil edilen grup Afrika olsa da BM Güvenlik Konseyi’nde çoğu kendisini ilgilendiren konuların hiçbirinde daimi üye olmadığı için söz hakkı bulunmuyor.
ASYA’NIN DESTEĞİ, BAĞIMSIZLIKÇILARI GÜÇLENDİRİYOR
Türkiye başta olmak üzere Rusya ve Çin’in de Batı tarzı sömürge ilişkilerine karşı, “ortak kalkınma”yı ve “paylaşarak gelişme”yi esas alan dış politika yapısıyla Afrika ile artan ilişkileri, bölgede emperyalizmin gerilemesine büyük destek sunuyor.
Bunu sadece biz tespit etmiyoruz, yıllar öncesinde, 2014’te 1’inci ABD-Afrika zirvesinde konuşan dönemin ABD Başkanı Obama “Afrika ülkeleri, madenlerinin Şanghay limanına gitmediğinden emin olmalı” diyerek niyetini ortaya koymuştu.
Çin, kıtanın en büyük ticaret ortağı, Rusya en fazla silah satışı yapan ülkesi ve SSCB döneminden gelen önemli tarihi ilişkilere sahip. Türkiye ise Kıta’da diplomatik anlamda atılımı en hızlı ülke. Aynı zamanda ekonomik ilişkileri de en fazla potansiyel barındıran ülke desek yanılmış olmayız.
Türkiye’nin Çin ve Rusya’dan farklı bir avantajı daha bulunmakta, o da Afrika’nın yüzde 40’ının Müslüman olması. Ülkemizin 2000’lerin başında 12 olan büyükelçilik sayısını bugün 42’ye yükseltmesi, 2008’de 4 milyar dolar olan ticaret hacminin bu yıl 30 milyar dolara dayanması, iki tarafın da artan ilişkilerinin kanıtı.
SONUÇ BİLDİRGESİ ‘PAYLAŞARAK GELİŞME’NİN İŞARETİ
Zirve’de kabul edilen 40 maddelik bildiri, Yeni Uluslararası Düzen’in en açık işaretidir. Bildirinin “İnsan Odaklı Kalkınma” başlığının altındaki vurgular şu şekilde: “Özellikle sağlık, genel ve yüksek öğrenim, mesleki eğitim, gençlerin güçlendirilmesi, kadın ve erkek arasındaki eşitliğin teşvik edilmesi, bilim, yönetişim, teknoloji ve sanayi, imalatın teşviki, madencilik, kültür ve turizm, tarım, kırsal kalkınma, çevre koruma ve ormancılık alanlarındaki ortak faaliyetler yoluyla, insani kalkınmada iş birliğine devam etmek konusunda güçlü bir arzuyu paylaşıyoruz. Başta gençlerimiz, kadınlarımız, sanatçılarımız, sporcularımız ve gazetecilerimiz olmak üzere milletlerimiz arasındaki bağları güçlendirmeyi de taahhüt ediyoruz.”
Sonuç bildirgesini Erdoğan’ın “Biz birlikte kazanalım, birlikte kalkınalım, birlikte büyüyelim, insanlarımızın refahını birlikte artıralım istiyoruz.” sözleriyle değerlendirince daha adil ve paylaşımcı, sömürüye karşı ortak iradenin ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
BATI MEDYASI NASIL GÖRDÜ?
ABD ve Fransa’nın kıtada gittikçe artan Türkiye, Çin ve Rusya etkisine karşı “yaptırım, darbe, suikast, renkli devrim girişimleri” gibi yöntemlerin çaresizliği Batı medyasında da sık sık dillendiriliyor. Fransız Le Monde gazetesi, Türkiye’deki Zirve’yi “Afrika’da Türk atılımı” başlığı ile duyurdu. Fransız devlet radyosu RFI da “Erdoğan, Batılı yaklaşımı reddetmeyi ve kıtayı ayrımcılık yapmadan kucaklamayı düzenli olarak dile getiriyor. Bu yüzden konuşması hedefe ulaşıyor.” yorumunu yaptı.
ABD basınında da benzer “korku” hâkim. Washington Post ve CNN’nin zirveyi “Türkiye, Afrika ile savunma iş birliğini artırıyor” başlıkları ile görmesi dikkat çekti. Türkiye’nin İHA ve SİHA satışının Etiyopya’da ABD destekli terör örgütü Tigre Halk Kurtuluş Cephesi’ne karşı etkili olduğu yorumları birkaç haftadır ABD ve Fransa basınında yankılanmıştı. Bu anlamda, Batı’nın hedefinde olan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali’nin zirveye gelmesi ve Erdoğan ile özel görüşme yapması, Batı’ya önemli bir mesaj.
Bir parantez de Zirve’nin Asya’da nasıl etkisi olduğuna yönelik açalım. Türkiye’nin son dönemde önce Türk Devletleri Teşkilatı’nın merkezinde yer alması, şimdi de Afrika Zirvesi, Rusya ve Çin’de de konuşuluyor. Ak Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın 25 Kasım’da İzmir’de bir etkinlikte yaptığı konuşmada “Rusya ve Çin de bu topluluğun doğal üyesi niteliğindedir” açıklaması Rusya ve Çin’de oldukça olumlu karşılandı. Türkiye’nin gerek Orta ve Batı Asya’da, gerekse Afrika’da karşısında değil yanında bulduğu kuvvetler Rusya ve Çin’dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Zirve açılış konuşmasında sömürgecilik üzerinden Batı’ya yüklenmesi anlamlı. Türkiye, bölgede karşısında ABD ve müttefiklerini, yanında ise Asya ülkelerini buluyor.