Bir önceki yazımızda Lu Xun’ün doğumundan (1881), yaptığı evlilik ve Tokyo’ya dönüşünü kapsayan süreci ele almıştık. Bu yazıda; Tokyo’da başarısız dergi çıkarma girişiminden (1907), Xinhai Devrimine (1911-1912) kadar olan sürece, devrime büyük bir parantez açarak değineceğiz.
1907, Tokyo
Derginin çıkarılamaması Zhong Shuren’i çalışmalarından alıkoymadı. Zhejiang Dalgası gibi dergilerde karşılaştığı bilimsel eserleri konu edindiği makaleler kaleme aldı. Yazdığı makaleler; İnsanlık Tarihi (Aralık 1907), Kültürel Aşırıcılık Üzerine (Haziran 1908) ve Bilim Tarihi Üzerine Tezler (Ağustos 1908) gibi okuyucuları bilimsel düşünceye sevk eden eserlerdi.

O yıllarda Sun Yat-sen de (孙中山, yukarıda) Japonya’daydı. Sun Yat-sen, 1890’ların sonuna doğru anti-Qing (Hanedanlık) hareketlerin örgütlenmesinde kilit roller oynamış, Manchu rejimi tarafından hain ilan edilmişti. Bu süreçte ABD, Kanada, birkaç Avrupa ve Güneydoğu Asya ülkesine seyahat etmişse de örgütlenme faaliyetlerinin çoğunu Japonya’dan yürütüyordu. Çin devriminin ilk adımı olan Milli Demokratik devrimin temelleri, Sun Yat-sen ve birçok Çinli aydının aralıksız mücadelesiyle atılıyordu. İlk adım monarşiyi devirmekti.
Japonya’da Japon pan-Asyacılar (Miyazaki Toten gibi) ve Çinli öğrencilerle temas kuran Sun Yat-sen, 20 Ağustos 1905’te Huang Xing, Song Jiaoren gibi isimlerle bir araya gelerek Çin Birleşik Ligi’ni (Tongmenghui) resmen ilan etmişti. Bu örgüt, Çin’in modern tarihindeki ilk devrimci parti olarak kabul edilir. Örgütün amacı, monarşiyi devirmek ve cumhuriyetçi bir Çin kurmaktı. (Aşağıdaki resim: Kuruluşun ilanı, 20 Ağustos, 1905)

Tongmenghui’nin ideolojik çerçevesi, Sun Yat-sen’in Üç Halk İlkesi (三民主义) ile tanımlandı: Milliyetçilik (民族主义), Demokrasi (民权主义) ve Halkın Refahı (民生主义). Bu ilkeler, Sun’un 1905-1907’de Halk Gazetesi (民报) dergisinde yayımlanan yazılarında ayrıntılandırılıyordu.
Verilen teorik mücadelenin yanı sıra, Sun Yat-sen ve dönemin Çinli vatanseverleri Çin’in çeşitli bölgelerinde ayaklanmalar örgütlüyorlardı. Japon hükümeti hanedanlığa karşı geliştirilen bu hareketlere başlarda çıkarcı gerekçelerle destek verse de hareketlerin anti-emperyalist yönü açığa çıktıkça bazı önlemler geliştirmeye başladı. Bununla beraber, Qing hükümeti Japonların istediği ölçüde sinmiş, Japon hükümeti ile Hanedanlık arasındaki ilişkiler ilerleme kaydetmişti. Diğer yandan, 1905’in sonlarına doğru devrim yanlısı Çinli öğrenciler, Japonya’da işgal karşıtı protesto eylemleri düzenlemeye başlamışlardı, yüzlerce öğrenci ise protesto amacıyla Çin’e geri dönmüştü.
1907’de Qing elçisi Yang Shu’nun baskılarıyla Sun Yat-sen sınır dışı edildi. Sun Yat-sen, destekçilerinin yardımıyla etkinliklerine bir süre Vietnam’dan, daha sonra farklı Güneydoğu Asya ülkelerinden devam etti. Sun Yat-sen’in en önemli özelliği, birçok milletten aydın ve nüfuz sahibi kişiyle kurduğu ilişki ve onlarla gerektiğinde işbirliği yapabilmesiydi.Shuren ise zamanının büyük bölümünü Japoncaya çevrilmiş yabancı eserleri Çinceye çevirerek geçiriyordu. 1909’da Tokyo’da, kardeşi Zhou Zuoren ile, Başka Diyarlardan Öyküler (域外小说集) adlı, Rus, Kuzey Avrupa ve Doğu Avrupa edebiyatlarından öyküler derledikleri bir eser yayımladılar. Bu eser, Çin’de modern kısa öykü çevirilerinin en önemli örneklerinden biridir. Ne var ki, iki cilt halinde toplam 1500 adet basılan eserin satışı 40-50 adeti geçmemişti. Eser, “zamanından önce doğmuş”, kardeşlere ciddi bir maddi kayıp yaşatmıştı.
“…Şangay’daki satışlara dair kesin bir bilgim yok, ancak duyduğuma göre yaklaşık 20 nüsha satılmış, sonrasında da alıcı çıkmamış… O dönemde kısa öyküler çok nadirdi; okuyucular, 100-200 bölümlük geleneksel romanlara alışkındı, bu yüzden kısa öyküler neredeyse hiçbir şey ifade etmiyordu.” (Lu Xun, 1920; Başka Diyarlardan Öyküler, yeni baskısının önsözünden)
Zhou Shuren, Ağustos 1909’da yaşadığı maddi zorluklar sebebiyle Çin’e dönme kararı aldı. Yabancı bir ülkede eğitim görmesinin sağladığı prestij ve arkadaşı Xu Shoushang’ın referansı sayesinde Hangzhou’da bulunan Zhejiang Öğretmen Okulu’nda kimya ve fizyoloji dersleri vermeye başladı. Bir sene sonra (1910), memleketi Shaoxing’e döndü ve Shaoxing Lisesi’nde (绍兴府中学 aşağıda, Lu Xun’ün ofisi ile) Fizyoloji Öğretmeni olarak çalışmaya devam etti.

Fizyoloji, o zamanlar Çin için yeni bir alandı. Zhou Shuren bu konuda Çin’de öncülerden biri sayılabilir. Japoncadan çevirdiği bazı ders materyallerinin yanında, öğrencilerini bitki ve hayvan örnekleri toplamak için dışarı çıkarıyor, topladıkları örnekler üzerinden ders veriyordu.
Xinhai Devrimine Doğru
Çin Birleşik Ligi, 1906-1911 arasında 10’dan fazla başarısız ayaklanma düzenledi. Bunlardan Huanghuagang Ayaklanması (27 Nisan, 1911) başarısız olan ancak devrim ruhunun sembolü sayılan ayaklanmalardan biriydi. Ayaklanmanın sonucunda 86 devrimci hayatını kaybetmiş, bunlardan sadece 72’sinin cesedi bulunabilmişti. Bulunan 72 devrimci, aynı yıl Guangzhou’nun kuzeydoğusundaki Huanghuagang bölgesinde topluca defnedildi (Huanghuagang Yetmiş İki Şehit Mezarlığı 黄花岗七十二烈士墓 günümüzde “Ulusal Öneme Sahip Korunan Kültürel Varlıklar” listesinde ve ziyaretçilere açık; aşağıdaki fotoğraf).

Bir diğer belirleyici ayaklanma ise Sichuan Demiryolu Koruma Hareketi (保路运动) olmuştur. Eylül 1911’de Sichuan halkı, eyaletin kendi kaynaklarıyla inşa ettiği demiryolunun imtiyazlarının Qing yönetimi tarafından yabancı bankalara devredilmesine karşı ayaklanmıştı. Protestoların sert şekilde bastırılması, yalnızca Sichuan’da değil, ülkenin diğer bölgelerinde de Qing hükümetine karşı tepkileri güçlendirdi.

Bu gerilim ortamında, 10 Ekim 1911 gecesi Wuchang Ayaklanması (武昌起义) patlak verdi (yukarıda temsili). Aslen daha sonraki bir tarihte planlanan isyan, devrimci hücrelerin gizli faaliyetlerinin açığa çıkması üzerine erkene alındı. Ayaklanmanın sonucunda, Wuchang’daki askeri tesisler ve idari binalar ele geçirildi. Wuchang’da elde edilen başarı, Qing ordusu içerisinde manevi çöküşe yola açmış, ülke genelinde zincirleme kalkışmaların önünü açmıştı.
Takip eden haftalarda ise Hunan, Shaanxi, Jiangxi, Shanxi, Yunnan, Guizhou, Zhejiang ve Fujian gibi eyaletler Qing yönetimine bağlılıklarını sona erdirdi. Kasım başında stratejik önemi yüksek, Nanjing de devrimcilerin eline geçmişti. Bu sebeple Xinhai Devriminin fiili başlangıcı Wuchang Ayaklanması olarak kabul edilir. “Xinhai” (辛亥) ismi ise o dönemde kullanılan geleneksel takvimin o yıla denk düşen isimlendirmesinden gelir.

O dönemde Yuan Shikai (袁世凯 yukarıda), Beiyang Ordusu’nun başkomutanı olarak orduyu ve ordunun modernleştirilme sürecini kontrol ediyordu. İç karışıklıkların merkezi otorite hakimiyetinin tamamen dışına çıkması üzerine, Yuan Shikai, Kasım 1911’de imparatorluk tarafından İç İşleri Bakanı ve Başbakan Vekilliğine (内阁总理大臣) atanmıştı. Wuchang Ayaklanması ve ardından gelen eyaletlerdeki bağımsızlık ilanları sonrası, Yuan Shikai hem devrimcilerle hem de Qing yönetimiyle müzakere sürecine girdi. Bu görüşmelerde Yuan Shikai, stratejik davranarak ikili oynuyor ve kendi otoritesini güçlendirmeye çalışıyordu. Düzenli ordunun kontrolü ondaydı, devrimciler ise düzenli ordudan yoksundu. Cumhuriyetçilerin, iktidarı tamamen ele geçirebilmeleri için Yuan Shikai’ın silah tekeline ihtiyaçları vardı.
Sun Yat-sen, bu gelişmeler sırasında yurt dışında olsa da Aralık 1911’de ülkeye döndü ve 29 Aralık’ta Nanjing’de toplanan geçici senato tarafından Geçici Cumhurbaşkanı seçildi. 1 Ocak 1912’de ise Çin Cumhuriyeti’nin (中华民国) kuruluşu ilan edildi (aşağıda, temsili). Bu sırada hanedanlık henüz düşmemiş ve ülkede siyasi otorite bağlamında ikili bir yapı söz konusuydu.

20 Ocak 1912’de, Sun Yat-sen, Yuan Shikai’a yazdığı mektupta “Qing hanedanının devrilmesi ve cumhuriyetin tanınması” karşılığında cumhurbaşkanlığını ona devretmeyi teklif etti. Kendi açısından sunduğu koşul, Cumhuriyet rejiminin sürdürülmesiydi. Yuan Shikai bu teklifi stratejik bir geciktirmeyle kabul etti.
Yuan Shikai, özellikle ihtiyaç duyulduğu 1909’dan sonrasında sarayda sözü dinlenen bir figür haline gelmişti. İmparator Puyi, 1912’de henüz 6 yaşındaydı ve ülke meselelerini ilgilen kararlar çoğunlukla çevresinde bulunan bürokratlar ve İmparatoriçe Dowager Longyu gibi figürler tarafından veriliyordu. Yuan Shikai, saray bürokrasisine bu savaşın kazanılamayacağını, ancak otoritelerine son vermeleri durumunda Yasak Şehir’deki yaşamlarını sürdürmeleri konusunda anlaşılabileceğini bildirdi. İç isyanın başarıya ulaşması, ülkenin yarı sömürge durumu ve ekonomik çıkmaz karşısında Yasak Şehir’deki siyasi irade, ordu komutanının bu önerisinin çok gecikmeden kabul etti. Şubat 1912’de İmparatoriçe Longyu’nun imzaladığı “Çekilme Fermanı” (退位詔書) ile Puyi tahttan çekildi ve Qing Hanedanlığı resmen sona erdi.
Xinhai Devrimi, dışarıdan köklü bir rejim değişikliği gibi görünse de Zhou Shuren’in gözünde başarılı bir dönüşümden çok uzaktı. Monarşinin yıkılması, halkın zihniyetinde beklenen değişimi ve toplumsal yeniden doğuşu getirmemiş, devrim coşkusu yerini çıkar çatışmalarına ve hizipleşmelere bırakmıştı.
“…Sonra Wuchang İsyanı patlak verdi ve ardından Shaoxing kurtarıldı. Ertesi gün Fan Aineng şehre geldi, bir köylünün giydiği türden bir şapka takıyordu ve daha önce hiç görmediğim bir şekilde gülümsüyordu.
“Lao Xun(*), bugün içmeyeceğiz. Kurtarılan Shaoxing’i görmek istiyorum. Hadi gidelim.”
Sokaklarda bir tur attık, her yer beyaz bayraklarla doluydu. Ancak görünüş öyle olsa da, özünde hiçbir şey değişmemişti, çünkü yönetim hâlâ birkaç eski yerel aristokratın kurduğu askeri hükümetti. Bu hükümet de uzun sürmedi. Eski imparatorluk sınavı mezunları yeni bir yöntem buldu ve bir tür toplantı düzenlemeye karar verdi. Toplantıdaki aktörler her zamanki gibi yerel asillerdi…” (Lu Xun, Fanainong, 1926).
Shaoxing’in kurtarılmasının ardından Zhou Shuren, eğitim verdiği Shaoxing Lisesi’ne geçici olarak Okul Müdürü olarak atanmıştı. Bu atama, yerel eğitim yönetiminin devrimci hükümetle uyumlu hale getirilmesi amacıyla yapılmıştı. Shuren, bu dönemde hem okulun idari işlerini yürüttü hem de öğrencilere modern eğitim anlayışını aşılamaya çalıştı. Görevi sırasında, okulun müfredatını güncellemek ve Qing dönemi eğitim sisteminin kalıntılarını temizlemek için çaba sarf etmişti. Özellikle fen bilimleri ve edebiyat alanında yeni derslerin eklenmesini sağladı. Ancak bu yenilikçi girişimler, muhafazakâr çevrelerin direnişi ve mali sıkıntılar nedeniyle kısıtlı kaldı.
Lu Xun, yaşanan bu süreci, 1921 sonunda kaleme aldığı “Ah Q’nun Gerçek Hikayesi” eserinde roman kurgusu ile işlemiştir. Dokuz bölümden oluşan eser, Xinhai Devrimi öncesi ve sonrasındaki Çin kırsalını konu alır. Weizhuang köyünde yaşayan, çalışkan olmasına rağmen hiçbir şeye sahip olmayan ve adı bile unutulmuş gezgin işçi Ah Q’nun hikâyesi üzerinden, feodal kültürün şekillendirdiği tutuculuk, kadercilik ve kibir gibi toplumsal zaaflara değinilirken Xinhai Devriminin toplumu dönüştürme konusundaki yetersizliği sergilenir.
“Weizhuang köyündeki insanlar giderek sakinleşti. Gelen haberlere göre, devrimciler şehre girmiş olsa da büyük bir değişiklik yoktu. Eski vali hâlâ görevdeydi, sadece unvanı değişmişti; üstelik eski imparatorluk sınavı mezunları da yeni makamlara atanmıştı” (Ah Q’nun Gerçek Hikayesi, Bölüm 7, 1921).
Devamı bir sonraki yazıda…
(*) Lao (老), samimi, arkadaşça ve biraz da saygı içeren bir sesleniş biçimidir. Lao + Soyad olarak kullanılır. Zhao Shuren, kalem adı Lu Xun’ü ilk kez 1918’de yazdığı Deli Adamın Günlüğü eserinde kullansa da hayatı boyunca 180’den fazla takma ad kullanmıştır; “Lu Xun” adı, annesi Lu Rui’nin soyadından ve çocukluk lakabı Xunxing’den (讯行) gelir. Soyadı seçimi, Çin’in geleneksel ataerkil soyadı sistemine karşı bir duruş olarak yorumlanır.
Bir önceki yazı: Lu Xun Kimdir?
https://sinoturkishstudies.com/dunya/cin/lu-xun-%E9%B2%81%E8%BF%85-kimdir/