Search
Close this search box.
Search
Close this search box.
Çin, Trump-Putin yakınlaşmasına nasıl bakıyor?
Paylaş

Çin, Trump-Putin yakınlaşmasına nasıl bakıyor?

Devletlerarası ilişkilerde sonsuza kadar süren müttefikler ve düşmanlar elbette yoktur. Trump’ın ABD Devlet Başkanlığına bir dönemlik aradan sonra tekrar seçilmesiyle bu retorik daha sık kullanılır oldu. Son günlerde Trump’ın Putin ile anlaşarak Ukrayna savaşının sona ermeye yakın olmasının “Çin’e karşı bir tehlike” yarattığını ya da ABD’nin “Hint-Pasifik” stratejisine yönelerek Çin’i yalnızlaştırdığı argümanları televizyonlarda uzmanlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor.

Elbette bu yapılırken “Ping-Pong diplomasisi”(1) olarak adlandırılan süreçte, 1972’de Nixon’un Pekin’i ziyaret ederek Mao Zedong ile görüşmesi ve Çin-ABD anlaşması ile Sovyetlerin izole edilmesi üzerinden tarihsel bir örneklem de sunuluyor. Fakat bütün bu analojiler mevcut Çin-Rusya ilişkilerinin ve değişen uluslararası jeopolitik ortamın üzerinden paraşütle atlanmasına sebep oluyor.

Önce Nixon-Mao görüşmesinin tarihsel arka planından başlayalım.

ADIM ADIM ÇİN-SOVYET ÇATIŞMASI

Josef Stalin’in 1953’teki ölümünden sonra Mao, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP)’nin girdiği rotayı sosyalizmin inşası, Marksizm-Leninizmin yorumu ve uluslararası ilişkiler bağlamında üç ana etmende eleştirdi. SBKP’nin 20. Kongresi’ni “revizyonizm” ve “de-Stalinizasyon” olarak suçlayan Mao, Sovyetlerin “barış içinde bir arada yaşama” adlı dış politika konseptini de “emperyalistlerle bir arada yaşanamaz” görüşüyle mahkûm etti.

Bu dönemde Mao’nun “ABD kâğıttan bir kaplandır, ABD emperyalizmi güçlü görünüyor ama halkından ve kitlelerden uzaklaşmıştır.” ifadelerine karşı Kruşcev “Güzel de kâğıttan kaplan’ın nükleer dişleri var” cevabıyla sözlü çatışma da başlamıştı. Mao, Kruşçev’i “Marksizm’e ihanet içerisinde” diye nitelendirdi v 1961’de SBKP yöneticilerini de “kapitalist yolcular” olarak tanımladı.(2)

Nitekim bu süreç, 1969 yılında dünyanın iki büyük sosyalist devletini Zhenbao adasında 7 ay süren ilan edilmemiş bir askeri çatışmaya götürdü. Ayrıca sınır çatışmaları Sinciang bölgesine de sıçradı.

Kendisine yönelik Sovyet tehlikesinin arttığını iddia eden ÇKP yönetimi, 1971’de gizlice Henry Kissinger’ı ağırladı ve bir yıl sonra da ABD lideri Robert Nixon, Pekin’i ziyaret ederek yeni bir dönemi başlattı.

SINIR ÇATIŞMASINDAN ‘SARSILMAZ DOSTLUĞA’

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana uluslararası politika çoğunlukla ABD, Rusya ve Çin üçgeninde şekillendi. Şimdi yine büyük bir jeopolitik kırılmanın eşiğindeyiz. Fakat bu değişim, Trump’ı Nixon; Putin’i ise Mao yapmaz.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi SSCB-Çin ilişkileri büyük bir ideolojik tufanın içinde şekillendi ve nihayetinde askeri sınır çatışmalarına yol açtı.

Putin-Xi ilişkileri ise bundan oldukça farklı. Mart 2023’e dönelim. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Putin’i yakalama kararı vermesinden birkaç gün sonra Moskova, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve ekibini ağırladı. Kremlin’deki devlet ziyafetinde Xi, Putin’e dönerek “Şu anda bir asırdır görülmemiş değişikliklere tanık oluyoruz ve bunu birlikte ilerletiyoruz” sözlerini söyledi.(3)

İki ülke “sarsılmaz” olarak nitelendirdikleri dostluklarını karşılıklı ticareti artırma, Amerikan liderliğindeki tek taraflı bir uluslararası düzene karşı çıktıklarını belirten ve uzay dahil ortaklıklarını ilerletme taahhütlerini içeren bir bildirge imzaladı.

Xi için ABD’nin Tayvan başta olmak üzere olası bir savaş ve kuşatmayı yarmak için Rusya vazgeçilmez bir askeri teknoloji ve diplomatik destek anlamına geliyor. Çinli lider, Rusya’nın Ukrayna’da olası bir yenilgisinin ABD ve müttefiklerini cesaretlendireceğini adı gibi biliyor.

Xi’nin Rusya’ya karşı Sovyetlerden gelen özel bir ilgisi de bulunuyor. ÇKP’nin devrim sonrası önemli liderlerinden olan Xi Jinping’in babası Xi Zhongxun, 1950’lerde ağır sanayi hamleleri için ülkeye gelen Sovyet uzmanlarına birçok kez eşlik etmişti. 1959’da baba Xi’nin Moskova ziyareti sonrası oğluna Sovyet yapımı oyuncaklar getirdiği biliniyor. Xi Jinping’in Kültür Devrimi zamanı ücra bir köye göreve gittiği zaman “Ve Çeliğe Su Verildi”, “Savaş ve Barış” gibi ünlü Rus romanlarından oldukça etkilendiği bir dönem de yaşıyor.

Xi’nin 2012’de ÇKP Genel Sekreteri olduğu dönemde uluslararası politik atmosfer, 2008 krizi sonrası karizması çizilen Batı’ya karşı elini güçlendirdi ve güçlü lider figüründen etkilenerek Putin ile ilişkileri daha da üst seviyeye yükseltmeye yöneldi, ilk yurtdışı ziyareti olarak Rusya’yı seçti. İki lider son 13 yılda 50’ye yakın kez görüştü.

ÇİN’İN KAYGILARI

Elbette Rusya’nın Ukrayna’da NATO ile karşı karşıya gelmesi ve ABD’nin Çin’den çok Rusya ile uğraşması, Pekin’in elini oldukça rahatlatmıştı. Trump’ın Moskova ile iyi ilişkiler kurma çabası sonrası ABD-Rusya ilişkilerinde olası dramatik bir değişim, Çin’i görece dezavantajlı bir duruma düşürecektir. Fakat Ukrayna’da savaşın sona erme durumu, Pekin’in Deng ile birlikte başlayan “ekonomik kalkınmaya önem veren” geleneksel dış politika konseptine uygun düşen bir durum olacaktır.

Rusya, Ukrayna savaşı sonrası ABD başta olmak üzere Batı’nın ağır yaptırımlarına maruz kaldı ve bu süreçte Çin, Rusya’nın savaşı sürdürmek için ihtiyaç duyduğu elektronik bileşenler dahil her türlü ticari ve teknolojik işbirliğini ilerletti. Nitekim onlarca Çinli yetkili ve kuruluş da “Rusya’ya yardım ettikleri” gerekçesiyle Amerikan yaptırımlarından nasibini aldı. Ayrıca Rusya da Çin’e petrol ve doğalgaz satışını artırarak mali olarak rahatladı. 2021-24 arası üç yılda Çin-Rusya arası ticaretin %70 büyüdüğünü not etmek gerekir.

Trump’ın Oval Ofis’e dönüşü bu durumda büyük bir değişiklik yarattı. Trump, savaşın Ukrayna’nın kışkırtmasından kaynaklandığını belirterek Zelenski’yi “diktatör” olarak suçladı. Trump’ın Rusya ile ılımlı bir sürece soktuğu ikili ilişkilerde “ters Nixon” davranışı nitelendirmeleri de arttı. Fakat durum 1972’den oldukça farklı ve Çin, Sovyetler kadar dünyadan izole olacak bir yapıda hiç değil.

Elbette ABD-Rusya yakınlaşması Pekin üzerinde kayda değer bir “baskı” yaratıyor. Fakat bu baskı Rusya’ya herhangi bir güvensizlikten kaynaklanmıyor. Esas neden, Trump’ın Hint-Pasifik stratejisine yönelerek Çin’i kuşatma girişiminde bir cephenin kapanıp esas odağı Güney Çin Denizi ve Tayvan’a yöneltmesi olacak.

Nitekim 24 Şubat’ta Putin ile telefonda görüşen Xi, Suudi Arabistan’da kurulan ve Ukrayna’nın yer almadığı diplomatik çözüm sürecini desteklediklerini belirtti. ÇKP’ye bağlı ve Batı’da “şahin” olarak adlandırılan Halkın Günlüğü gazetesi de son durumla ilgili yayınladığı bir başyazıda “Rusya ile ilişkilerimiz sağlam bir temele dayanan ve stratejik nitelik taşımaktadır. Ukrayna ihtilafının çözümü için ABD-Rusya görüşmeleri, Çin’i ‘tedirgin’ ediyor diyenler büyük bir yanılgı içindedirler. Bu sesler, Çin-Rusya ilişkilerini küçümsüyor ve Soğuk Savaş düşüncesinin çerçevesine hapsolmuş durumdalar. Çin-Rusya büyük güç ilişkilerinin yeni paradigmasının özünü gerçekten anlamıyorlar. Çin-Rusya işbirliği açık, yapıcı, karşılıklı yarar sağlayan ve kazan-kazan temelindedir.”(4)

Sonuç

Çin’in, Trump ve Putin arasındaki olası yakınlaşması, tarihseldir ve yeni bir jeopolitik manzara bağlamında şekillenmektedir. 1972’deki Nixon-Mao görüşmesiyle başlayan Çin-ABD ilişkilerinin dinamikleri, bugün farklı bir evreye gelmiştir. Çin’in, Rusya ile olan stratejik ortaklığı, sadece askeri ve diplomatik işbirliğiyle sınırlı değildir; aynı zamanda ticaret ve enerji alanlarında da güçlü bağlar oluşturulmuştur. Ancak, Trump’ın ABD başkanlığını yeniden kazanmasıyla, özellikle Hint-Pasifik stratejisinin Çin’i hedef alması ve Tayvan, Güney Çin Denizi gibi meselelerin daha da ön plana çıkması Pekin açısından ciddi bir kaygı kaynağı olacaktır.

Çin, Rusya ile olan “sarsılmaz dostluğu”na rağmen, dünya çapında değişen dengelere karşı dikkatli bir tutum sergilemek zorundadır. Pekin, her ne kadar ABD-Rusya ilişkilerindeki gelişmeleri dikkatle izlese de asıl endişesi, Trump’ın Çin’e yönelik baskısını daha da derinleştirecek Güneydoğu Asya ülkelerini de katmaya çalıştığı bir koalisyon oluşturulmasıdır. Bu bağlamda, Çin, dış politikasında dengeli ve pragmatik bir yaklaşımı sürdürmeye devam edecektir. Trump’ın yeniden seçilmesi, dünya çapında birçok jeopolitik kırılma noktasını da beraberinde getiriyor, fakat Çin’in, geçmiş deneyimlerinden ve mevcut stratejik ortaklıklarından güç alarak ve Rusya’yla dostluğunu derinleştirerek sürdürerek bu kuşatmayı yarmaya çalışacaktır.

Bugün Asya güçlerinin yükselişi ile yeni bir jeopolitik iklim oluşmuştur ve Trump’ın Ukrayna’daki duruma müdahalesiyle jeopolitik dengenin Putin ve Rusya lehine bozulması Çin’in stratejik olarak işine gelecektir. Çin, Trump’ta güçlenen değil gerileyen bir ABD ve bir anlamda Pax-Americana’nın sonunu görmektedir ve kendisine çıkarılacak zorlukların uzun erimli olamayacağını, en önemlisi ise Putin ve Rusya’nın Çin dostluğunu ABD’ye yeğlemeyeceğini bilmektedir. Önceleri Anglosakson ve Avrupalı elitlerin zirvesi olan Münih Güvenlik Zirvesi’ne bakınız, bugün çok daha fazla Asyalı ve Afrikalı katılmıştır ve Zirve’nin teması “çok kutupluluk”tur. Şimdi bunun kuruluşunun sansını yaşıyoruz. Çin bu yükselen yeni sistemin önemli bir belirgin faktörüdür ve ne Trump ne de ardılları bunu engelleyebilir.

Referanslar

(1) Greene, S. (2021, August 5). Ping-Pong Diplomacy: Artifacts from the Historic 1971 U.S. Table Tennis Trip to China. The National Museum of American Diplomacy.

(2) Vámos, P., Kaple, D., Friedman, J., & Stiffler, D. A. (2010). Mao, Khrushchev, and China’s Split with the USSR. Journal of Cold War Studies12(1), 120-165.

(3) The Xi-Putin partnership is not a marriage of convenience. (2025, February 27). The Economist.

(4)中俄关系在复杂国际形势下更加稳健成熟. (2025, February 27). 环球时报.

ABD Afrika İlişkileri Avrupa bayram Bilim BLCU BRICS burs China CSC Culture Ekonomi eğitim Kore Kültür Pekin Rusya Scholarship science Sinciang Sinciang Uygur Ozerk Bolgesi Sino Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Tayvan Trump Turkiye Türkiye USA Uyghur Vatan Partisi Wang Yi Xi Jinping Xinjiang ZJUT Çin çin Şanghay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir