NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, Batı ülkeleri tarafından sağlanan silahların Ukrayna tarafından Rusya topraklarındaki askeri hedeflere karşı kullanılmasına yönelik açıklamasının ardından, Batı ülkeleri birer birer Kiev’e bu konuda izin vermeye başladı.
Her geçen gün Atlantik cephesi, savaşın şiddetini artırmak ve hatta ölçeğini ve coğrafyasını genişletmek için yeni adımlar atıyor.
Avrupa savaşa hazırlanıyor
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron uzun zamandır Ukrayna’ya asker gönderme konusunu dile getiriyor. Tüm dünya, Alman generallerin Kırım köprüsünü vurmayı planladığını sızan ses kayıtlarından öğrendi.
Doğal olarak, sızdırılmamış başka birçok gizli planın da olduğunu varsaymak gerekir.
Avrupa ülkeleri savunma bütçelerini kat kat artırıyor. Almanya’da zorunlu askerlik geri geliyor. Hatta Sağlık Bakanı bile ülkenin sağlık sisteminin savaş koşullarına uygun olmadığını ve yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor.
Bu konuda Birleşik Krallık, yangına körükle gitme konusunda zaten lider ülke konumunda. Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’tan farklı olarak Ukrayna konusunda farklı politikalar izleyen Slovakya Başbakanı Robert Fico’ya yönelik suikast girişimi ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’e yönelik benzer tehditler, sürecin başka bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. Daha fazla örnek vermeden söyleyebileceğimiz şey, Avrupa’nın savaşa hazırlandığı ve hızla bir militarizasyon sürecine girdiğidir.
Atlantik dönemi sona eriyor
Bu süreci anlamak için birkaç farklı gelişmeyi incelemeliyiz.
Genel gerçeklerle başlayalım…
Atlantik hegemonyası zayıflıyor.
Bir yandan dünya ekonomisinin merkezi Atlantik’ten Pasifik’e kayıyor.
Pandemi ve Ukrayna’daki savaş ile birlikte, herkes neoliberal sistemin çıkmaza girdiğini görebiliyor. Atlantik cephesinin savaştığı hemen her savaşta eksiklikleri var.
İsrail saldırganlığı, Filistin direnişi karşısında başarısız oldu, hatta soykırım politikaları bile Filistin halkının direnişini kıramadı.
Batı, Esad’ı deviremedi. Batı’nın Güney Kafkasya’daki planları başarısız oldu.
Afrika’da bağımsızlık hareketleri devlet temelli olarak yükseliyor. Latin Amerika farklı değil.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleri ABD baskısına boyun eğmiyor. Askeri ve petrol fiyatları gibi birçok konuda Washington’un çıkarlarına uygun değil, kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar.
Üstelik Atlantik’in hedef aldığı bu bölgelerdeki ülkeler bir araya geliyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi kuruluşlar, yeni çok kutuplu dünya düzenini hızla şekillendiren bir güç haline geliyor.
Cepheden kötü haberler
Ve Ukrayna bağlamı…
Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar işe yaramadı. Avrupa ekonomisi zarar gördü, Rusya değil. Aksine, Rusya Batı bağımlılığından kopma ve ulusal üretime odaklanma fırsatı buldu.
Ukrayna’nın karşı saldırısı tam bir fiyasko oldu. Batı’da bir zamanlar bazıları, Ukrayna ordusunun Moskova’daki Kızıl Meydan’da geçit töreni yapacağını düşünüyordu.
Cephedeki bu başarısızlık, Kiev rejiminde taht kavgasına yol açtı ve Batı Zelenskiy’ye alternatif aramaya başladı. Üstelik Zelenskiy’nin görev süresi sona erdi ve seçim yapmayarak meşruiyetini kaybetti.
Bu dönemde, Kiev rejiminin başlıca patronları olan ABD ve Birleşik Krallık arasında suçlamalara tanık olduk. Paris ve Berlin arasındaki anlaşmazlıklar da görünür hale geldi.
Kesinlikle Avrupa’da daha derin çatlaklar göreceğiz. “Avrupa için Avrupa” yerine “ABD için Avrupa” politikası benimseyen eski kıta hükümetleri, ülkelerinde toplumsal itirazlarla karşı karşıya.
Avrupa halklarının, zaten ekonomik bir bedel ödediği bir savaşta hayatlarını vermeye istekli olması düşünülemez.
Tüm bu gelişmeler, Batı’da kaçınılmaz olarak bir panik duygusu yaratır. Savaşı kaybetmemek için her türlü yolu deneyeceklerdir.
Rusya, cephede büyük avantajlar elde etme beklentisiyle bir saldırıya hazırlanıyor gibi görünüyor. Batı, Rusya’yı bundan caydırmayı amaçlıyor. Moskova’yı dikkati dağıtarak iç kargaşa çıkararak olası bir saldırıyı önlemek için Crocus City Hall’deki terör saldırısı düzenlendi. Batı’dan gelen, Ukrayna’ya asker gönderilmesinden silahlarının Rusya topraklarında kullanılmasına izin verilmesine kadar gelen tüm açıklamalar caydırıcılığa adanmıştır.
Yaklaşan ABD seçimlerine hazırlık
Yaklaşan ABD seçimlerini de göz önünde bulundurmalıyız.
Herkes “Trump’ın geri dönüşü”ne dayalı tahminler yapmaya başladı. Washington dünya düzeni iddiasından vazgeçip kendi kıtasına çekildiğinde boşluğu kim dolduracak? Macron, ilk Trump döneminde bununla çok ilgilendi, ancak işler istediği gibi gitmedi.
Biden iktidara geldiğinde, tüm Avrupa güçleri sessizce Washington’un rehberliğini kabul etti. Sonuçta, Biden ile aynı zihniyeti paylaşıyorlardı. Bugün, bir kez daha, ABD sahneden çekilirse yerini alma konusunda Avrupa merkezleri tartışıyor. Avrupa’da yeni bir maceraya hazır güçler, yaklaşan ABD seçimlerine hazırlanıyor.
Avrupa blöf mü yapıyor?
Yukarıdakilerden çıkarımımız şu: Bir yandan Rusya’yı dizginlemek için blöfler, diğer yandan Avrupa büyük burjuvazisi içinde yeni “Hitler” olmak isteyenler var.
Ukrayna çatışması Afrika’ya sıçrıyor
Bu hedeflere ulaşmak için Atlantik cephesi, savaşın coğrafyasını genişletmek istiyor.
Aslında, bunu Moldova veya Baltık Devletleri’nde Transdinyester meselesini kullanarak birkaç kez denediler. Ancak işe yaramadı.
Şimdi daha uzak bir coğrafyada hamleler var: Afrika.
Afrika’da zaten bir karşılaşma var. Afrika ülkeleri, ABD ve Fransa’nın yeni sömürgeci politikalarına karşı isyan ediyor ve onları kıtadan adım adım kovuyor.
Bu mücadelede Afrika ülkeleri için en önemli sütunlar Rusya, Çin ve Türkiye’dir. Bu üçü, askeri, ekonomik ve politik olarak yeni sömürgeciliğe karşı dengeleyici bir güç olarak işlev görüyor.
Şimdi Atlantik cephesi Afrika’ya yeni bir “oyuncu” sokmaya çalışıyor.
Yakın zamanda on Afrika ülkesinde (Fildişi Sahili, Gana, Ruanda, Botsvana, Mozambik, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan, Tanzanya, Moritanya ve Kamerun) yeni Ukrayna büyükelçilikleri açıldı. Özellikle Paris, bu hamleyle kıtadaki başarısızlığını telafi etmek istiyor. Ukrayna için ise bu, Batı’dan aldığı yardımın bedelini ödeme şeklidir.
Ukrayna Gizli Servisi’nin askeri güçlerinin Sudan’da savaştığı bile ortaya çıktı. Amaç, Rusya’nın Afrika’daki etkisini kırmaktı.
Kiev, Fransa’nın yeni sömürgeci politikaları için Afrika’ya asker gönderirken, aynı zamanda oradan asker toplayarak onları Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaştırmaya çalışıyor.
Örneğin, Ukrayna Fildişi Sahili’nde, Fransa’nın stratejisine destek vermesiyle bilinen bir ülkede bir elçilik açtıktan sonra, basın Ukrayna ordusuna katılmak için gönüllülerin işe alımına dair bir belge yayımladı. Senegal’de, Senegal makamları müdahale etti ve Ukraynalı işe alımcıların cephe hattına gitmeleri engellendi.
BRICS üyeliği: Dünya barışına katkı
Batı’da savaş hazırlıkları ve Ukrayna çatışmasını Afrika’ya taşıma planları, dünyanın karşı karşıya olduğu tehdidi açıkça ortaya koyuyor.
Böyle bir ortamda, Türkiye’nin BRICS’e katılmak istediğini açıklaması özellikle önemlidir.
Savaşı önlemenin yolu, BRICS gibi çok kutuplu organizasyonların güç birliğinden geçer. Avrasya cephesinin birleşmesi, ABD ve Avrupa’nın tehlikeli maceralara atılmasını engelleyebilecek tek şeydir.
Güçlü ve kurumsallaşmış bir BRICS, güçlü bir Şanghay İşbirliği Örgütü, güçlü bir Türk Devletleri Teşkilatı, Biden, Macron, Scholz gibilerini daha dikkatli hareket etmeye zorlayacaktır. Aksi takdirde, karşı tarafta en ufak bir zayıflık algıladıklarında her türlü şiddet yöntemine başvurmaya hazır görünüyorlar.
Türkiye, BRICS’e katılarak dünya barışına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Türkiye, geçmişte farklı konularda yaptığı gibi, “BRICS üyeliği”ni Batı ile pazarlık için bir koz olarak görmemelidir. Bunun yerine, Türkiye’nin en kısa sürede somut adımlar atması gerekmektedir.