Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Uluslararası Ekonomik Forum toplantısında TürkAkım ve Mavi Akım boru hatlarına ilişkin yaptığı uyarılar gündemin en sıcak konusu haline geldi. Putin, uluslararası haber ajanslarının yöneticilerine Ukrayna’nın Rusya’dan Türkiye’ye doğalgaz taşıyan boru hatlarını “hedef” olarak gördüğünü söyledi. Rusya Devlet Başkanı ayrıca gazetecilere hitaben, “Lütfen dostumuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gerçekte neler olduğunu bildirin” dedi.
5 Haziran 2024 tarihinde St. Petersburg’da düzenlenen Uluslararası Ekonomik Forum’da Vladimir Putin, 12 gün önce Ukrayna’ya ait kamikaze insansız hava araçlarının Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Türkiye’ye bağlı boru hattının bir pompa istasyonuna saldırdığını duyurdu. Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliği’ne göre, Putin şunları söyledi: “Türkiye, Ukrayna ile bazı alanlarda iş birliği yaparken, Kiev Türkiye’ye gaz taşıyan boru hatlarını vurmaya çalışıyor. Bu şaka değil ya da abartı değil. Lütfen dostumuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gerçekte neler olduğunu bildirin.”
Vatan Partisi’nin Rusya Federasyonu temsilcisi ve UWI yazarı Doç. Dr. Mehmet Perinçek, Putin’in açıklamaları üzerine değerlendirmelerde bulundu. Mehmet Perinçek, Rusya Devlet Başkanı’nın bu açıklamaları yaptığı Forum’un katılımcıları arasında yer aldı.
Perinçek, Ukrayna’nın Türkiye’nin enerji güvenliğiyle yakından ilgili olan TürkAkım ve Mavi Akım gibi projeleri hedef almasının “yeni” ya da şaşırtıcı bir şey olmadığını belirtti. 16 Kasım 2018 tarihinde ABD ve Ukrayna arasında imzalanan protokolü hatırlatarak, “ABD ve Kolektif Batı, Ukrayna meselesini sadece Rusya’ya karşı bir araç olarak değil, aynı zamanda Türk-Rus ilişkilerini baltalama aracı olarak görüyor ve böylece Türkiye’ye karşı da kullanıyorlar. 16 Kasım 2018’de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Pavlo Klimkin, Washington’da TürkAkım projesini engellemek için iş birliği yaptıklarını duyurmuşlardı” dedi.
27 Kasım 2018 Anlaşması
Mehmet Perinçek, Türkiye’nin Ukrayna’ya SİHA/İHA sağladığını ancak karşılığında düşmanlık aldığını vurguladı: “27 Kasım 2018’de ABD Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesinde yayınlanan ‘ABD-Ukrayna Stratejik Ortaklık’ başlıklı bu anlaşma duyuruldu. Bu anlaşmanın ardından ve Rusya ile Ukrayna arasında silahlı çatışmanın başlamasıyla TürkAkım projesine yönelik saldırılar gerçekleşti. Rus güvenlik birimleri, saldırılarla ilgili bilgileri kamuoyu ile paylaştı.
Şimdi, bu saldırıların önemli ölçüde arttığını ve Kiev rejiminin stratejisine uygun olarak bu saldırıların artış gösterdiğini görüyoruz. Bilindiği üzere, Kiev rejimi İsrail-Filistin savaşında açıkça İsrail’den yana tavır aldı. Ayrıca PKK/PYD terör örgütünden savaşan yabancı paralı askerlerin de Ukrayna’da Kiev rejimiyle birlikte Rusya’ya karşı savaştığını biliyoruz. Ayrıca, Kiev rejiminin resmi web sitelerinde Türkiye’ye ve Türk bankalarına yönelik yaptırım çağrıları yapıldı.”
“Bayraktar karşılığında Ukrayna, TürkAkım’a saldırıyor”
“Türkiye, Ukrayna’ya Bayraktar model SİHA/İHA gönderiyor, ancak karşılığında yaptırım çağrıları, İsrail’i destekleyen açıklamalar ve TürkAkım boru hatlarına yönelik saldırılar alıyor. Üstelik, Kiev rejimi Erdoğan’ın arabuluculuk çabalarını sonuçsuz bıraktı. İstanbul’da bazı karşılıklı anlaşma şartlarına ulaşmayı başaran görüşmelerin, Kiev rejiminin patronlarının baskısı altında engellendiğini unutmayın.”
Türk-Rus ilişkilerini baltalamak için Ukrayna’nın kullanılması
“Tüm bu hamleler, ABD’nin stratejisinin bir parçasıdır. Çünkü ABD ve Kolektif Batı, Ukrayna meselesini sadece Rusya’ya karşı bir araç olarak değil, aynı zamanda Türk-Rus ilişkilerini baltalama aracı olarak görüyor. Ukrayna meselesi üzerinden Türkiye’yi Rusya’ya karşı kışkırtarak, planlarını hayata geçirmek istiyorlar. Amaçları, Türkiye’yi izole etmek ve onu kolay bir hedef haline getirmektir. Yaptırımlar bu bağlamda önemli bir rol oynuyor.”
Türkiye için bir “merkez” olma fırsatı
“Daha da önemlisi, Türkiye, yaptırımlar nedeniyle avantajlı bir konumdadır. Türkiye, dünyada ekonomik, ticari, enerji, turizm ve ulaşım merkezi olma fırsatına sahiptir. ABD, yaptırımları bir tehdit olarak kullanarak Türkiye’nin bu fırsatı kaçırmasını sağlamaya çalıştı.”
“ABD ve Ukrayna, Türkiye’nin enerji güvenliğini bombalıyor, mecazi anlamda değil, kelimenin tam anlamıyla”
“Türkiye’nin ulusal ekonomisi iki yönlü baskı altındadır: Yaptırımlar ve doğrudan saldırılar. Açıkça söylemek gerekirse, ABD ve Ukrayna, Türkiye’nin enerji güvenliğini bombalıyor, mecazi anlamda değil, kelimenin tam anlamıyla. Buradaki amaç, enerji krizi yoluyla ekonomik krizi derinleştirerek Türkiye’yi zayıflatmaktır. Bu bağlamda, Putin’in sözleri uyarıcı ve yerindedir. Türkiye, ulusal çıkarları doğrultusunda bütüncül bir stratejiyle hareket etmelidir. Türkiye, ABD’nin baskılarına direnmeli ve Ukrayna’ya askeri yardımı durdurmalıdır.”
“Gerçekte, stratejik düzeyde, ABD’nin Ukrayna’daki planları, PKK/PYD’ye ve Suriye’deki ‘Büyük Kürdistan’ projesine verdiği destekten ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin meşru egemenlik haklarını gasp etmeye yönelik planlarından farklı değildir. Hepsi, büyük bir emperyalist stratejinin parçalarıdır.”
Kemal Üçüncü’nün Görüşleri
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemal Üçüncü, Türk Aydınlık gazetesine görüşlerini paylaştı.
Bir Yüzyıl Önce Gibi
Kemal Üçüncü, bir yüzyıl öncesiyle bugün arasında bir paralellik kurarak, “Türkiye, Rusya ile aynı stratejik çizgide” dedi. NATO ve Batı’nın her iki ülkeyi de izole etmeye çalıştığını vurguladı: “Putin’in Ukrayna hakkındaki uyarıları önemlidir. Batı ittifakının ve NATO’nun birincil hedefi, Türk-Rus ilişkilerini sabote etmektir. Bunu yaparak Türkiye’yi bir yandan ulusal çıkarlarını savunamayacağı bir noktaya getirmek, diğer yandan da güney komşusu olan Türkiye ile bağlantısını kopararak Rusya’yı izole etmek istiyorlar, ki bu da Rusya’nın dünyaya açılan ana kapısıdır. Bu yüzden, Türkiye ve Rusya, bir yüzyıl önceki gibi emperyalist dayatmalarla karşı karşıya.”
Kemal Üçüncü, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği hakkında şunları söyledi: “Türk-Rus dostluğu, kurucu liderleri Lenin ve Atatürk tarafından belirlenen temeller üzerinde derin bir geçmişe sahiptir. Türk ve Rus devletlerinin stratejik zekası, deneyimi ve kararlılığı, bu tür komploları tanıyacak ve aşacak güçtedir. Yemen, Karabağ, Kıbrıs, Ukrayna ve Doğu Akdeniz’de emperyalizme karşı devam eden mücadele, tek bir cephe olarak görülmelidir.”