İstanbul, Türkiye’nin ekonomik olarak en gelişmiş şehri olarak ciddi bir deprem riski altında bulunmaktadır. İşgücündeki payının yüzde 20’nin üzerinde olduğu düşünüldüğünde herhangi bir doğal afet anında İstanbul’un etkisizleşmesi bir anlamda Türkiye ekonomisinin felç geçirmesine neden olabilir. Bu yüzden İstanbul’un kentsel dönüşüm ve depreme hazırlık sorunu aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenlik ve ekonomik bağımsızlık sorunudur. Yapılan araştırmalara göre İstanbul’daki konut stoğunun yaklaşık üçte biri 2000 yılı öncesine aittir ve büyük bölümü depreme dayanıksızdır. Özellikle Avcılar, Esenyurt, Küçükçekmece, Zeytinburnu, Bağcılar gibi ilçelerde hem nüfus yoğunluğu hem de yapı kalitesi ciddi sorunlar barındır. Bu bölgelerde yaşayan yüzbinlerce insan, bir sonraki büyük Marmara depreminde hayati tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu olağanüstü durum olağanüstü uygulamalar gerektirir.
1-) Rızaya dayalı kentsel dönüşümden vazgeçilebilir mi?
Çin’in uyguladığı kentsel dönüşüm modeli önemli bir örnektir. Şanghay gibi mega kentlerde uygulanan “şehir içi köylerin dönüştürülmesi” (城中村改造) modeli, büyük ölçekli bir dönüşümün hem yapısal hem sosyolojik boyutunu barındırır. Şanghay’ın Huangpu, Jing’an, Yangpu gibi merkezi ilçelerinde bulunan, genellikle 1950–1980 yılları arasında yapılmış düşük katlı ve plansız yerleşim alanları, Şanghay Yerel Hükümeti tarafından riskli alan ilan edilerek kamulaştırılmıştır. İlerleyen yıllarda bu alanlarda yaşayan hak sahiplerine şehrin batısında bulunan Jiading, güneyindeki Minhang, ya da kuzeybatısındaki Baoshan bölgelerinde inşa edilen yeni toplu konut projelerinden daireler verildi. Dikkat çeken nokta şudur: bu yeni konutların piyasa değeri, eski arazilerinin bulunduğu merkezi konumlara göre daha düşük olsa da, konutlar daha modern, güvenli ve sosyal imkanlarla donatılmıştır. Aradaki değer farkı çoğu zaman nakit tazminatla kapatıldı. Bazı durumlarda yerel hükümet, eski mülk sahiplerine birden fazla daire vererek tatmin düzeyini artırmıştır.

2-) Bu model İstanbul’a uygulandığında ne olur?
Öncelikle Türkiye’deki mevcut kentsel dönüşüm anlayışı çoğunlukla küçük çaplı, bireysel katılıma dayalı ve zaman alan süreçlerden oluşuyor. Fakat Çin modeli, merkezi planlamayla, çok daha geniş alanların aynı anda dönüştürülmesini öngörmektedir. Türkiye’de bunu uygulamak için kamulaştırma yasalarında değişiklik yapılması, yerel yönetimlere daha geniş planlama yetkileri verilmesi ve vatandaşlara sunulan konut-tazminat paketlerinin cazip hale getirilmesi gerekir. İstanbul’un riskli ilçelerinde yaşayan vatandaşlara, şehir dışında (örneğin Silivri, Çatalca, Tekirdağ sınırı veya Kocaeli’nin kuzey bölgeleri) TOKİ ve Emlak Konut iş birliğiyle üretilecek yeni, güvenli konutlardan seçim yapma hakkı tanınabilir. Bu konutlar sadece “konut” değil, aynı zamanda sosyal yaşam alanları (okul, sağlık ocağı, ulaşım ağı, ticaret merkezleri vb.) ile desteklenmiş olmalıdır. Ayrıca değer kaybını önlemek için taşınacak kişilere ek nakit tazminat, kira desteği ve taşınma yardımı sunulmalıdır.
3-) Kentsel dönüşümün mali yükünü kim üstelenecek?
Ortalama 80 metrekarelik bir konutun yeniden inşası, sosyal altyapı kurulumu, kamulaştırma bedeli ve geçici barınma desteği dahil, 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 3.2 milyon TL’ye mal olmaktadır. Bu maliyet kalemleri; inşaat m² başı fiyatlarının 35–40 bin TL bandına ulaşması, arsa ve altyapı giderlerinin artması, geçici konaklama ve taşınma desteğinde yıllık enflasyon etkisiyle yaşanan yükseliş sonucu bu seviyeye çıkmıştır. Bu rakamlar sabit olmayıp, özellikle döviz kurlarındaki dalgalanmalara ve malzeme maliyetlerindeki artışlara göre yukarı yönlü esnektir. İstanbul genelinde dönüşmesi gereken yaklaşık 1.2 milyon riskli konut olduğu varsayıldığında, toplam maliyet yaklaşık 3.8 trilyon TL’yi bulmaktadır. Bu miktar, Türkiye’nin 2025 yılı için öngörülen merkezi bütçesi olan 11.1 trilyon TL’nin yaklaşık %34’üne denk gelmektedir. Her ne kadar bu büyük bir yük gibi görünse de, bu harcamanın bir kamu zararı değil; afet riski yönetimi, istihdam artışı ve sosyal refah üretimi açısından uzun vadeli bir yatırım olarak değerlendirilmesi gerekir.

4-) Kamuda tasarruf ile bu yükü kaldırmak mümkün mü?
Türkiye’de kamusal kaynakların önemli bir bölümü, doğrudan ekonomik üretkenliği olmayan ya da sosyal faydası tartışmalı olan alanlara da yönlendirilmektedir. Örneğin 2023 yılında, siyasi partilere yapılan toplam Hazine yardımı 4,5 milyar TL’ydi. 2025 yılı için bu rakamın en az 5 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Ancak bu yalnızca doğrudan yardımlar. Seçim yılı harcamaları, kampanya dönemi destekleri ve afişleme/basım gibi dolaylı kalemlerle birlikte bu tutar çok daha yüksek bir ekonomik maliyet yaratıyor. Yine 2025 yılı itibarıyla Cumhurbaşkanlığı, TBMM, bakanlıklar ve bağlı idarelerin sadece taşıt, konut, temsil ve ağırlama gibi “görünmez” harcamaları toplamda 25 milyar TL’yi aşmaktadır. Bu meblağ, 10 bin konutluk bir kentsel dönüşüm projesini baştan sona tamamlayabilecek düzeydedir. 2024’te sadece Ankara’daki kamu binalarının dış cephe kaplama, halı yenileme ve mobilya alımı için ayrılan ödenek 3,2 milyar TL idi. Bu parayla, İstanbul’un riskli bir bölgesi olan Zeytinburnu’nda 2.000 adet yeni daire inşa edilebilir. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çanakkale Köprüsü gibi projeler için devletin 2025 yılı içinde ödemek zorunda olduğu garanti bedelinin toplamı yaklaşık 65 milyar TL’dir. Bu miktar, İstanbul’daki 20 bin riskli konutun güvenli biçimde yeniden inşası için yeterlidir. Sadece tek bir proje olan Çukurova Havalimanı’na yapılan ve atıl kalan altyapı yatırımlar ise 12 milyar TL’yi aşmıştır. Bu bağlamda düşünüldüğünde, İstanbul’un deprem riskine karşı dirençli hale getirilmesi için yılda ortalama 400–500 milyar TL aralığında bir bütçenin ayrılması, Türkiye’nin ekonomik kapasitesi içinde gerçekçi ve yönetilebilir bir plandır. Bu tutarlarla her yıl 100 bin konut dönüştürülse, sadece 12 yıl içinde İstanbul’un tamamı deprem riskinden arındırılabilir.

5-) Depremle uzun vadeli mücadelenin anahtarı: Nüfus Kontrolü
Yapısal dönüşüm kadar önemli olan bir başka konu da nüfus baskısını kontrol altına almaktır. Çin’in uyguladığı hukou (户口) -yerleşim- sistemi bireylerin doğdukları yerde resmi olarak kayıtlı kalmalarını sağlayan ve büyük şehirlere kontrolsüz göçü sınırlayan bir sistemdir. Örneğin Çin’in Jilin eyaletinin Changchun şehrinde doğan bir kişi Changchun nüfusuna kayıtlıdır. Turizm ya da kısa süreli seyahat dışında Şanghay’da uzun vadeli yaşamak -yani yerleşmek- için bazı şartları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunlar arasında Şanghay’daki bir üniversitede okumak, Şanghay’daki bir şirketten resmi davet almak ya da Şanghay nüfusuna kayıtlı biriyle evlenmek yer almaktadır. Bu liste her yıl güncellenmektedir. Yerel hükümetin belirlediği şartları yerine getirip Şanghay’a gelen kişiler, eski ikametgah kayıtları sabit kalarak ev kiralayabilir. Fakat bu kişiler, üniversitelerden doktora derecesiyle mezun olmadıkça, Şanghay yerel hükümetinin belirlediği asgari sınırın üzerinde gelir beyan etmedikçe ya da Şanghay nüfusuna kayıtlı biriyle evlenmedikçe Şanghay sınırlarında taşınmaz satın alamaz. Şanghay’da ev alma hakkı bulamayan bu kapsamdaki kişiler de nüfusa kayıtlı oldukları şehirlerde ya da yasaların izin verdiği diğer şehirlerde taşınmaz alarak hayatına devam edebilir. Bu sayede Şanghay dışındaki diğer küçük şehirler kalkınır ve büyükşehirlerin üzerindeki nüfus baskısı hafifler. Bu sistem büyük şehirlerde fırsat arayan kesimde sosyal baskı yaratsa da şehirdeki nüfus yükünü dengelemek açısından oldukça etkili bir araç olarak çalışmaktadır.
6-) İstanbul’a ‘Hukou’ sistemi uygulansa ne olur?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23. maddesi tüm vatandaşlara istediği yerde yerleşme hakkı verse de aynı maddenin devamı ‘düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek için’ bu hürriyetin sınırlandırabileceğini öngörmektedir. Dolayısıyla hukuki olarak bir engel görülmemektedir. İstanbul’a yeni taşınan kişilerin ikamet kaydı sınırlı alanlarda yapılabilir, belirli bölgelerde sosyal yardım ve kamu hizmetlerinden yararlanma şartı olarak uzun vadeli ikamet zorunluluğu getirilebilir. Ancak daha stratejik bir öneri, İstanbul’un yükünü Marmara Bölgesi şehirlerine kontrollü nüfus transferi ile aktarmaktır. Bu şehirler arasında özellikle Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Bursa öne çıkmaktadır. Hem İstanbul’a fiziksel yakınlıkları sayesinde şehirle ekonomik ve kültürel bağlarını koparmazlar; hem de bu bölgelerde yapılacak akıllı yatırımlar, bölgenin tamamını kalkındırır. Bu yaklaşım, Çin’in doğusundaki Yangtze Deltası kent kümelenmesine benzetilebilir. Çin’in en büyük otomotiv üreticilerinden SAIC motor Şanghay’da, Çin’in ve dünyanın en büyük e-ticaret platformlarından biri olan Alibaba Grup Hangzhou’da, Apple ürünlerinin önemli bileşenlerini üreten Pegatron Suzhou’da, Önemli bir teknoloji perakendecisi olan Suning.com Nanjing’de, küresel ilaç firmalarına Ar-Ge ve üretim hizmetleri sağlayan AppTec ise Wuxi’de faaliyet göstermektedir ve görüldüğü üzere Şanghay ile birlikte çevre şehirler de ekonomik olarak kalkınmaktadır.
Nasıl ki Şanghay, Nanjing, Hangzhou, Suzhou ve Wuxi gibi kentler birlikte gelişerek bir mega bölge oluşturdularsa, İstanbul da çevresindeki bu kentlerle birlikte yeniden dengelenmiş bir Marmara Havzası vizyonuna kavuşabilir. Bu kentlerde yüksek hızlı tren hatları, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme merkezleri ve yeni üniversite kampüsleri gibi projelerle yeni cazibe merkezleri yaratılabilir. İstanbul’un deprem riskine karşı dayanıklı hale getirilmesi sadece binaların yıkılıp yeniden yapılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda şehrin sosyal, ekonomik ve mekânsal yapısının yeniden düzenlenmesi gerekir. Çin’in uyguladığı kentsel dönüşüm ve hukou sistemi, Türkiye’nin koşullarına doğrudan aktarılmasa da, güçlü bir referans olabilir. Fakat şu açıktır ki mevcut uygulamalar hem yasal hem idari hem de sosyal açıdan çürükler barındırır. Bunları iyileştirmek yerine toplumun genel menfaatini öne alan radikal uygulamalar kısa vadede huzursuzluklara yol açabilir; fakat uzun vadede hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin nefes almasını sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi. (2020). İstanbul Deprem Master Planı Raporu. İstanbul: İBB Yayınları.
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2023). Yapı İzin İstatistikleri ve Konut Stok Verisi. Ankara: TÜİK Yayınları.
- 中华人民共和国住房和城乡建设部. (2022). 城中村改造政策汇编 [Urban Village Redevelopment Programs]. 北京: 中国建筑出版社.
- 上海市人民政府. (2023). 上海城中村改造总结报告. 上海: 市政建设规划局.
- T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. (2023). İstanbul Riskli Yapılar Envanteri Çalışması. Ankara.
- T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı. (2024). 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanun Teklifi. Ankara: Resmi Yayınlar.
- Sayıştay Başkanlığı. (2023). Kamu İdareleri Genel Uygunluk Raporu. Ankara: Sayıştay Yayınları.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM). (2023–2024). Bütçe Görüşmeleri Resmi Tutanakları. Ankara: TBMM Matbaası.
- 中华人民共和国国务院. (2022). 户口制度改革白皮书 [White Paper on Hukou System Reform]. 北京: 中国国务院办公厅.
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. (1982). Madde 23 – Kişinin Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti. Ankara: T.C. Resmi Gazete.
- International Monetary Fund. (2024). Fiscal Monitor: Policies for Resilient Recovery. Washington D.C.: IMF Publications.
- World Bank. (2023). Urban Resilience Investment in Turkey: Final Report. Washington D.C.: The World Bank Group.
- T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı. (2025). Kamu-Özel İşbirliği Projeleri Yıllık Ödeme Tabloları. Ankara.
- Emlak Konut GYO A.Ş. (2024). Yatırım ve Proje Gelişim Sunumu 2024. İstanbul.
- Marmara Belediyeler Birliği. (2022). Megaşehir Dönüşüm Stratejileri Raporu. İstanbul.
- Organisation for Economic Co-operation and Development (OECD). (2021). Urban Policy Review: China and Turkey. Paris: OECD Publishing.
ABD Avrupa bayram Bilim BLCU BRICS burs China CSC Culture Deprem Ekonomi eğitim Kore Kültür Pekin Rusya Scholarship science Sinciang Sinciang Uygur Ozerk Bolgesi Sino Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Tayvan Trump Turkiye Türkiye University USA Uyghur Wang Yi Xi Jinping Xinjiang ZJUT Çin çin Şanghay