Fidan’ın ziyareti perde arkasında neler var?
Fidan, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin daveti üzerine 3-5 Haziran tarihleri arasında Pekin’de bulundu. Ziyaretin ilk gününde Fidan, Pekin’de üst düzey yetkililerle bir araya geldi ve sadece iki ülkenin gündeminde değil, aynı zamanda dünya manşetlerinde yer alan açıklamalarda bulundu. Hong Kong merkezli bağımsız gazete South China Morning Post’a göre, Fidan, 3 Haziran’daki bir etkinlikte “Kesinlikle BRICS üyesi olmak istiyoruz” dedi. Fidan’ın Çin ziyaretinin uluslararası medya organlarında bu kadar büyük yankı bulduğunu düşünüyorum. Ancak bunun ötesinde de önemli noktalar var.
Fidan’ın ziyaretinin öne çıkan noktaları iki perspektifte özetlenebilir: Birincisi, ekonomik ve siyasi meseleler Fidan’ın gündeminin başında yer aldı. İkincisi ise, Filistin meselesi ve devam eden Ukrayna savaşı gibi uluslararası gelişmeler.
Türkiye’de insanlar Türk-Çin ilişkilerini düşündüğünde, akla gelen ilk odak noktalarından biri Türkiye’nin büyük ticaret açığıdır. Bu, Fidan’ın gündemindeki ilk maddeydi. İki ülke arasındaki ticaret hacmi son 20 yılda 40 kat arttı. 2023 yılında Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi neredeyse 48 milyar dolara ulaştı ve maalesef Türkiye’nin neredeyse 40 milyar dolar açık verdiği bir durum söz konusu. Elbette Çin’in de gerekli adımları atması gerekiyor. Fidan, bu açığı kapatmak için bazı çözümler önerdi. Bunlar arasında Türkiye’nin tarım ürünlerine yönelik kısıtlamaların kaldırılması, Çin’den gelen turist sayısının artırılması ve özellikle nükleer enerji ve yeni teknoloji alanlarında Çin yatırımlarının artırılması yer alıyor.
https://unitedworldint.com/4983-turkey-and-china-one-road-one-belt-project/
Ancak bunların hiçbiri iki ülke arasında dengeli bir ticaret yaratmayacaktır. Evet, bu Türkiye için bir miktar olumlu bir etki yaratabilir, ancak tablonun özünü değiştirmeye yetmez. Türkiye’nin sorması gereken soru, Batılı finansal ajanların oyuncağı haline gelmiş neoliberal ekonomik modelle ve Mehmet Şimşek’in ekonomi politikasıyla Türkiye bu açığı nasıl kapatacak?
12 yıl sonra Sincan’a üst düzey ziyaret
İkili ilişkilerde bir diğer konu ise Uygur meselesidir. ABD’nin Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine karşı PKK ayrılıkçılığını kullandığı gibi, ABD de Çin’de Doğu Türkistan ayrılıkçılığını destekliyor. Batı medyasının yıllarca süren büyük kara propagandası, Türk-Çin ilişkilerini önemli ölçüde zayıflattı. Bu konunun Türkiye’nin iç siyasetinde de kolayca manipüle edilebilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde kırılgan bir yapı oluşturuyor.
Bu anlamda, Fidan’ın 4-5 Haziran tarihlerinde Urumçi ve Kaşgar’a yaptığı ziyaretler çok önemliydi. 12 yıl sonra ilk kez üst düzey bir Türk yetkili, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ni ziyaret etti. Elbette Fidan’ın ziyareti, Wang Yi ile yaptığı ortak basın açıklamasında birkaç kez dile getirdiği “Çin’in toprak bütünlüğünü ve egemenliğini destekliyoruz” açıklamalarıyla birlikte değerlendirilmelidir. Nitekim, Çin kamuoyu BRICS üyeliği meselesinden daha çok bu konuya vurgu yaptı.
Uygur meselesi, iki ülkenin yakınlaşmasını engellemek için ABD tarafından kullanılmaktadır. Bu anlamda, hem ziyaret hem de Türk Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları, iki ülke arasındaki ilişkilerden Amerikan etkisini kaldırmak açısından kritik öneme sahiptir.
“Çin ile uluslararası meselelerde aynı sayfadayız”
Fidan’ın Çin ziyareti sırasında öne çıkan bir diğer konu ise uluslararası gelişmeler oldu. Filistin meselesi, Rus-Ukrayna savaşı ve BRICS gündemdeydi.
Filistin meselesinde, iki ülkenin neredeyse aynı pozisyonda olduğunu söylemek mümkün; her ikisi de bir ateşkesi ve Doğu Kudüs’ü başkent olarak belirleyen 1967 öncesi sınırlarıyla egemen bir Filistin devletini savunuyor. Fidan’ın Pekin ziyareti öncesinde, Çin-Arap Zirvesi düzenlenmişti ve Başkan Xi Jinping, konuşmasında bir “Orta Doğu Barış Konferansı” önerisinde bulunmuştu. Fidan da bunu olumlu bir girişim olarak değerlendirdi.
Türkiye’nin Ukrayna meselesinde Çin ile farklılıkları var. Türkiye, “denge politikası” adına Batı’ya boyun eğme yaklaşımı nedeniyle, Ukrayna’da Kiev rejimine ve NATO’ya karşı devam eden ilerici savaşın kendi çıkarına olduğunu anlamıyor. Evet, Türkiye Rusya’ya karşı Batı yaptırımlarına katılmadı, ancak Kiev rejimine silah satmaya devam ediyor. Rus lider Putin’in “Türk dostlarımız Kiev’e silah satıyor, ancak Ukrayna buna karşılık Türkiye’deki gaz hatlarını bombalıyor” şeklindeki son uyarısı Türkiye için önemli dersler içeriyor.
Çin’in Rusya ile “sınırsız” bir dostluğu var. Xi Jinping’in çocukken babasıyla birlikte Sovyetler Birliği’ne yaptığı bir gezi sırasında Rusya’ya karşı geliştirdiği sempati (Xi, o dönemde kendisine verilen “Çelik Nasıl Sertleşti” kitabının üzerinde büyük bir etki bıraktığını söylüyor) Xi, Çin Komünist Partisi lideri olduktan sonra iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı. Doğal olarak, Çin’in Ukrayna konusundaki pozisyonu Türkiye’ninkinden yapısal olarak önemli ölçüde farklıdır. Yine de, iki ülke barış koşullarını yaratmak için sorumluluk ve pratik anlamda aktif ve yapıcı bir şekilde çalışmaktadır.
Son olarak, Fidan’ın “BRICS üyeliği” açıklaması
İlk olarak, Fidan’ın bu açıklamaları bir düşünce kuruluşu etkinliğinde yaptığını belirtmek gerekir. Normalde, “Chatham House” tarzı bir içerik taşıyan bu etkinlikte tartışılan konuların basına ve kamuoyuna sızmaması gerekiyordu. Buna rağmen, haberin çıkmış olması ve küresel bir haber haline gelmesi, Türk tarafında herhangi bir rahatsızlık yaratmış gibi görünmüyor. Çünkü bu konuda ne olumsuz bir açıklama ne de resmi bir yalanlama geldi.
Son yıllarda, Türk yetkililer hem BRICS hem de Şanghay İşbirliği Örgütü’nde tam üyelik hakkında zaman zaman açıklamalar yaptı. Ancak bunlar Batı’ya karşı bir “denge” politikası olmaktan öteye gitmedi. Sonuç olarak, Türkiye Atlantik’e daha fazla bağlanmış ve Avrasya’daki dostlarına karşı “güvenilmez ülke” algısını artırmıştır. Bu nedenle, Fidan’ın açıklamalarının, BRICS ile ciddi ve güvene dayalı ilişkiler geliştirebilmek için bir “iyi niyet göstergesi” olmanın ötesine geçmesi gerekmektedir.
Burada sorulması gereken soru şudur: Türkiye, NATO’da kalırken ve AB kapısında beklerken BRICS üyesi olabilir mi? Aslında, Fidan’ın konuşması bu soruya doğru cevabı veriyor. Fidan, “AB bizi kimlik siyaseti vb. nedenlerle yıllardır oyalıyor. BRICS, AB’ye iyi bir alternatif olabilir” dedi.
Türk-Çin ilişkilerini ilerletmek için gerçek strateji
Türkiye, yıllardır ABD merkezli tehditlerle karşı karşıya. Bazen bunu ABD destekli askeri darbelerle acı bir şekilde deneyimledi, ancak daha çok PKK-PYD ayrılıkçılığı, Atlantik ekonomisinde derin bir borçluluk ve Doğu Akdeniz ile Ege’de karşı ittifaklar bulmak şeklinde yaşadı.
Uluslararası düzende yaşanan açık değişim ve Atlantik güçlerinin gerilemesi, son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de görüldüğü gibi, Türkiye için benzersiz bir fırsat sunuyor. Dolarizasyon nedeniyle borç yükü altındaki Türkiye, sadece Asya’daki dostlarına yakınlaşmakla kalmamalı, aynı zamanda müttefik olarak askeri, siyasi ve ekonomik anlamda aynı çatı altında buluşmalıdır. Türk-Çin ilişkilerini bu yüzyıla uygun bir şekilde ilerletmenin gerçek stratejisi burada yatmaktadır.