Çinli uzman Tian, Güney Çin Denizi’nde önümüzdeki dönem çatışma riskinin artabileceğini söyledi. Trump’ın başlattığı tarifelerin sadece ticaret değil güvenlik, bilim ve kültür alanlarına da sıçrayacağını söyledi. Tian, çok kutuplu süreçte Çin ile Türkiye’nin ortak hedeflerinin olduğunu da söyledi.
Çinli emekli denizci Albay ve akademisyen Tian (Andy) Shichen son yaşanan jeopolitik gelişmeleri Aydınlık’a anlattı. Pekin merkezli Küresel Yönetim Enstitüsü’nün kurucu başkanı da olan Tian, yaşanan son süreçte Güney Çin Denizi’ndeki risklere, tarifelerin küresel düzlemde neden olacağı sonuçlara dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilere de değinen Tian, Türkiye’nin dolarsızlaştırma çabaları gibi alanlarda Çin ile bağlarını derinleştirirken bloklar arasında arabuluculuk yapabileceğini belirtti.

TRUMP’IN ASYA’YA YÖNELİŞİ DAHA DA YOĞUNLAŞACAK
İçinde bulunduğumuz dönemde ABD’nin stratejik odağını Asya-Pasifik bölgesine kaydırması ne garip ne de beklenmedik bir durumdur. Aslında bu, on yılı aşkın bir süredir ortaya çıkan daha geniş ve uzun vadeli bir eğilimi yansıtmaktadır. Obama yönetimi sırasında başlatılan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde keskinleşen ABD’nin Asya’ya yönelimi, ABD iç siyasetindeki değişikliklerden bağımsız olarak daha da yoğunlaşacak gibi görünüyor. Çünkü Çin’in yükselişine karşı koymak, hayati ticaret yollarını güvence altına almak ve küresel ekonomik büyümenin merkezi olan bir bölgede nüfuzunu korumak gibi kalıcı stratejik zorunluluklarla uyumlu.
Bu değişim Trump tarafından ikinci döneminde de teyit edildi ve muhtemelen önümüzdeki yıllarda daha da derinleşecek. ABD’li politika yapıcılar, Çin’in artan gücünün ve Doğu Asya’daki yoğun ticari, diplomatik ve güvenlik ilişkileri ağının sürekli dikkat ve angajman gerektirdiğinin giderek daha fazla farkına varıyor.
Daha geniş bir “Hint-Pasifik” bölgesine daha fazla odaklanıldığını göreceğiz. Bu, ABD’nin sadece Kuzeydoğu Asya’da değil, aynı zamanda Güney ve Güneydoğu Asya’da da katılımını artıracağı ve Vietnam, Endonezya ve Hindistan gibi ülkelerle silah satışı, askeri eğitim ve kalkınma yardımı yoluyla bağlarını güçlendireceği anlamına geliyor.
GÜNEY ÇİN DENİZİ’NDEKİ JEOPOLİTİK DİNAMİKLER
Birincisi, Güney Çin Denizi ABD-Çin stratejik rekabetinde merkezi bir arena olmaya devam edecektir.
Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin bölgedeki askeri ayak izini sürdürmesi ve muhtemelen yoğunlaştırması bekleniyor. Buna rutin deniz ve hava keşif görevleri, seyrüsefer serbestisi operasyonları (FONOPs), Çin’in artan etkisine karşı koymayı ve ABD’nin bölgesel müttefiklerine ve açık deniz yolları ilkesine bağlılığını göstermeyi amaçlayan ortak veya tek taraflı askeri tatbikatlar da dahil olacak.
İkinci olarak, Filipinler’in ABD ile uyumunu güçlendirmesi ve daha iddialı bir duruş benimsemesi muhtemeldir. Gerilimin tırmandığı bir ortamda Manila, Washington ile daha yakın askeri ve stratejik işbirliği arayışına girebilir ve muhtemelen Geliştirilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) kapsamında ABD’nin üslerine erişimini genişletmesine izin verebilir. Filipinler ayrıca ihtilaflı bölgelerde ortak devriyeler veya iddialı uygulama faaliyetleri de dahil olmak üzere daha provokatif eylemlerde bulunabilir ve Çin ile doğrudan çatışma riskini artırabilir.
Üçüncü olarak, ABD baskısı askeri araçlarla sınırlı kalmayacak, ekonomik ve diplomatik araçlar da devrede olacaktır. Askeri varlığa ek olarak, Washington’un Güney Çin Denizi’ni askerileştiren veya uluslararası normları ihlal eden Çinli bireylere, şirketlere ve kuruluşlara yönelik hedefli yaptırımları sürdürmesi ve hatta genişletmesi muhtemeldir. Denizcilik meselelerinde “kurallara dayalı bir düzen” için bölgesel ve küresel destek toplamaya yönelik diplomatik çabalar da yoğunlaşabilir.
Son olarak Çin, ABD’nin çevreleme çabalarını dengelemek için ASEAN ile aktif angajman arayışına girecektir.
Artan ABD baskısına karşılık olarak Çin, bölgenin ABD’ye bağımlılığını azaltmayı ve Pekin’e karşı uyumu hafifletmeyi amaçlayarak ASEAN üyesi ülkelerle diplomatik erişimi ve ekonomik bağları derinleştirebilir. Bu çabalar Güney Çin Denizi’nde güven artırıcı önlemleri, Davranış Kuralları (COC) müzakerelerini ilerletmeyi ve diğer hak iddia edenlerle ikili ve çok taraflı işbirliğini genişletmeyi içerebilir. Bu adımlar Çin’i dengeleyici bir güç olarak yansıtmayı ve ABD öncülüğündeki stratejik kuşatmanın etkisini azaltmayı amaçlamaktadır.

SADECE TİCARETTE DEĞİL GÜVENLİKTE DE BOZULMA OLACAK
Tian, Trump’ın başlattığı “karşılıklı” tarifeler ve bunun ABD-Çin ve AB-Çin ilişkilerine yansımasını da değerlendirdi.
ABD yönetiminin Başkan Trump’ın ikinci döneminde uygulamaya koyduğu “karşılıklı” gümrük vergileri ABD-Çin ilişkilerini önemli ölçüde gerdi. Çin hükümeti, ABD’nin karşılıklı gümrük vergilerini Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarının ihlali ve tek taraflılık ve korumacılığın tezahürleri olarak görerek sürekli olarak kınadı. Çin Ticaret Bakanlığı (MOFCOM) bu tür tarifelerin küresel tedarik zincirini bozduğunu ve uluslararası ticarete önemli belirsizlikler getirdiğini vurguladı. MOFCOM, ABD’yi tarifeleri zorlayıcı araçlar olarak kullanmaktan vazgeçmeye ve ticari anlaşmazlıkları eşit istişareler yoluyla çözmeye çağırdı. Bu çerçevede, Çin-ABD ilişkilerindeki bozulma sadece ticaret ve yatırım alanlarıyla sınırlı kalmayacak, güvenlik, bilim ve teknoloji, kültürel alışveriş, iklim işbirliği ve küresel yönetim gibi birçok düzeye yayılacaktır.
Çin, Başkan Trump’ın ikinci döneminde ABD tarafından başlatılan ve giderek tırmanan gümrük vergisi savaşını yönetmek için çok yönlü bir strateji benimsiyor. Bu yaklaşım ekonomik misilleme, seçici tavizler, stratejik diplomasi ve iç ekonomik düzenlemeleri kapsamaktadır.
Misilleme amaçlı tarifeler ve hedeflenen muafiyetler
ABD’nin Çin’den ithal edilen mallara yüzde 145 gümrük vergisi uygulamasına doğrudan karşılık olarak Çin de çoğu ABD malına yüzde 125 gümrük vergisi uygulamıştır. Pekin, iç ekonomik etkileri hafifletmek için ilaç, yarı iletkenler ve etan gibi kritik ithalatlar için seçici muafiyetler getirdi. Bu strateji, ABD ticaret politikalarına karşı sağlam bir duruş sergilerken kilit sektörler üzerindeki baskıyı hafifletmeyi amaçlamaktadır.
Ekonomik dayanıklılık ve stratejik teşvik
Fabrika faaliyetlerindeki daralma ve potansiyel iş kayıpları gibi önemli ekonomik zorluklarla karşı karşıya olmasına rağmen Çin, acil büyük ölçekli teşvik önlemlerinden kaçınıyor. Bunun yerine, mevcut teşvik planlarını ilerletiyor ve ekonomik istikrarına olan güvenini yansıtıyor. Bu ölçülü yaklaşım, mali kaynakları korumayı ve dış baskılar karşısında dayanıklılık sinyali vermeyi amaçlamaktadır.
Diplomatik katılım ve şartlı müzakereler
ABD’nin gümrük vergilerini tek taraflı ve zorlayıcı olarak nitelendiren Çin, ticaret müzakerelerine koşullu olarak açık olduğunu belirtti. Pekin, herhangi bir diyaloğun eşitlik ve karşılıklı saygıya dayanması gerektiğini vurguluyor ve üst düzey görüşmelerin devam ettiği iddialarını reddediyor. Bu tutum, iç siyasi kaygılar ile ticari gerilimi azaltmanın potansiyel faydaları arasındaki stratejik dengeyi yansıtmaktadır.
Ticari ortaklıkların çeşitlendirilmesi.
Ticaret çatışmasına yanıt olarak Çin, ticari ilişkilerini ABD’nin ötesinde çeşitlendirmeye çalışıyor. Bu çabalar arasında Avrupa Birliği ve diğer küresel ortaklarla bağları güçlendirmenin yanı sıra Kuşak ve Yol Girişimi gibi oluşumları teşvik etmek de yer alıyor. Bu hamleler ABD pazarlarına olan bağımlılığı azaltmayı ve daha dirençli bir ticaret ağı oluşturmayı amaçlamaktadır.
Yasal karşı tedbirler ve düzenleyici araçlar
Çin, yabancı yaptırımlara karşı koymak ve uluslararası ticaret anlaşmazlıklarında yasal duruşunu ortaya koymak için Yabancı Yaptırımlarla Mücadele Kanunu gibi kanunları yürürlüğe koymuş ve uygulamıştır. Bu yasal çerçeveler, Çin’in karşı yaptırımlar uygulaması ve dış ekonomik baskılar karşısında ulusal çıkarlarını koruması için mekanizmalar sağlamaktadır.
Özetle, Çin’in ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerine tepkisi, ekonomik karşı önlemler, stratejik diplomasi ve iç direnci artırma çabalarının bir kombinasyonu ile karakterize edilmektedir. Çin, haksız ticaret uygulamaları olarak algıladığı bu uygulamalara karşı kararlı bir duruş sergilerken, aynı zamanda ekonomisi üzerindeki etkiyi hafifletmek ve uygun koşullar altında yapıcı bir diyaloğa girmek için yollar arıyor.
ÇİN-AB İŞBİRLİĞİ İÇİN STRATEJİK FIRSAT
ABD ve AB arasında artan ticari gerilimler -özellikle de Trump’ın ikinci döneminde ABD’nin agresif gümrük vergisi politikaları bağlamında- Çin-AB ilişkileri için hem zorluklar hem de fırsatlar yaratıyor.
ABD-AB ticari sürtüşmeleri arttıkça, AB ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirmek isteyebilir. Bu durum Çin’in kendisini daha istikrarlı, kurallara dayalı bir ticaret ortağı olarak konumlandırması için bir fırsat sunmaktadır. Çok taraflılık, iklim değişikliği ve küresel yönetişim reformu konularında ortak çıkarlara sahip olan Çin ve AB, bu alanlarda işbirliğini güçlendirebilir:
• Ticaret ve Yatırım: Durmuş olan Kapsamlı Yatırım Anlaşması’nın (CAI) canlandırılması ve muhtemelen onaylanması ivme kazanabilir.
• Yeşil Dönüşüm: Yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve sürdürülebilir finans konularında ortak girişimler işbirliğinin yeni ayakları haline gelebilir.
• Çok Taraflılık: Her iki taraf da ABD’nin tek taraflılığına karşı DTÖ, BM ve G20 bünyesinde işbirliğini güçlendirebilir.
AB tarafında ihtiyat ve stratejik özerklik
Çin daha yakın ilişkiler arayışında olsa da AB’nin ABD’ye karşı Çin ile tam bir ittifak kurması pek olası değil. Bunun yerine Brüksel’in “stratejik özerklik” yaklaşımını benimsemesi daha olası:
• Dengeleme Yasası: AB, Washington ve Pekin arasında ikili bir seçime sürüklenmeden kendi çıkarlarını korumaya çalışacaktır.
• Değerler ve Çıkarlar İkilemi: AB, ABD ile bazı değerleri paylaşırken, Çin ile ekonomik çıkarlar önemli ve Avrupalı liderler bu yolları ayrı tutmaya çalışabilir.
• Tedarik Zinciri Riskinden Korunma: AB, Çin ile ticareti derinleştirirken aynı zamanda tek bir ortağa aşırı bağımlılığı azaltmak için kendi sanayi tabanını güçlendirebilir.
Çin-AB ilişkilerinde potansiyel sürtüşme noktaları
ABD Avrupa’yı yabancılaştırırken bile Çin-AB ilişkilerinde gerilimler eksik olmuyor:
• İnsan Hakları ve Yönetim: Sinciang, Hong Kong ve veri gizliliğine ilişkin endişeler AB’nin Çin’e ilişkin algılarını şekillendirmeye devam ediyor.
• Ekonomik Karşılıklılık: AB, özellikle teknoloji, yeşil endüstriler ve hizmetlerde daha dengeli pazar erişimi için baskı yapıyor.
• Jeopolitik Baskılar: Hint-Pasifik bölgesinde süregelen sorunlar, Çin’in Rusya ile yakınlaşması ve küresel güvenlik dinamikleri Çin-AB ilişkilerinin tam potansiyelini sınırlamaya devam edebilir.
Sonuç: Stratejik bir yeniden düzenleme değil, bir fırsat penceresi
ABD ve AB arasındaki çatlak, Çin’in Avrupa ile ilişkilerini geliştirmesi için bir pencere açsa da bunun tam bir stratejik yeniden düzenlemeye yol açması pek olası değil. En olası sonuç, özellikle ticaret, iklim ve küresel yönetim alanlarında işbirliğinin seçici bir şekilde derinleştirilmesi ve Avrupa’nın hem Washington hem de Pekin’den stratejik özerkliğini koruma çabalarının devam etmesidir.
TÜRK-ÇİN İŞBİRLİĞİ DOĞAL BİR TEMEL OLUŞTURUYOR
Çin’in Türkiye ile olan ilişkilerine de değinen Tian, iki ülkenin ortak kalkınma ve yeniden canlanma arzusuna dikkat çekti.
Türkiye ve Çin arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi potansiyeli, özellikle de mevcut küresel gelişmeler ışığında büyük önem taşımaktadır. Şanlı tarihlere sahip iki kadim medeniyet olan Çin ve Türkiye, binlerce yıl boyunca dayanıklılık ve yenilikçilik sergilemişlerdir. Bugün her iki ülke de temel hedef olarak büyük ulusal canlanmanın peşindedir -Çin “Çin Rüyası” ile, Türkiye de yeniden dirilen bir bölgesel ve küresel rol vizyonuyla. Bu ortak hedef, stratejik özerklik, teknolojik ilerleme ve kültürel canlanmaya ulaşmada karşılıklı destek sağlayarak işbirliği için doğal bir temel oluşturmaktadır. İki ülke, tarihi miraslarından ve birbirlerini tamamlayan güçlerinden yararlanarak ortaklıklarını Doğu ve Batı medeniyetleri arasında bir köprü olarak yeniden tanımlayabilirler. Bu yeni dönemde Çin ve Türkiye ortak bir kalkınma ve yeniden canlanma arzusunu paylaşmaktadır. Bu ulusal hedeflere ulaşmak için iki ülke karşılıklı destek ve işbirliğini derinleştirmelidir.
GELENEKSEL İTTİFAKLAR TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİNİ KISITLIYOR
Bir NATO üyesi ve Avrupa ile Asya’nın kesişme noktasında benzersiz bir konuma sahip bir ülke olarak Türkiye, stratejik bir coğrafi ve jeopolitik avantaja sahiptir. Bu ikili kimlik Türkiye’nin her iki kıtada da etki yaratmasını ve kaynaklarını harekete geçirmesini sağlamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin tam potansiyeli, geleneksel ittifaklardan ve ortaya çıkan çok kutuplu dinamiklerden gelen rakip baskılar nedeniyle kısıtlı kalmaktadır. Çin, bağlantısız işbirliği ve ekonomik diplomasiye verdiği önemle, altyapı, teknoloji ve enerji alanlarındaki fırsatları ortaya çıkarırken bu baskıları dengelemede Türkiye’ye destek olabilir. Güçlendirilmiş bir Çin-Türk ortaklığı, Ankara’nın Avrasya bağlantıları için kritik bir bağlantı noktası olma rolünü “Doğu ve Batı” gibi ikili bir çerçeveyle sınırlamak yerine daha da güçlendirecektir.
İleriye bakıldığında, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin Orta Koridor girişiminin (Trans-Hazar Uluslararası Ulaşım Güzergahı veya TITR olarak da bilinir) uyumlaştırılması için güçlü bir potansiyel bulunmaktadır. Bu girişimlerin koordineli bir şekilde geliştirilmesi bölgesel bağlanabilirliği ve ticareti artırabilir. Altyapının ötesinde, her iki taraf da BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Küresel Güney’i temsil eden girişimler gibi çok taraflı çerçeveler altında işbirliğini derinleştirebilir. Bu platformlar ekonomik, teknolojik ve kültürel alanlarda işbirliği için yeni yollar sunmaktadır.
ABD ve Çin arasında yoğunlaşan stratejik rekabetin ortasında Türkiye, ilişkilerini dengeleme zorluğuyla karşı karşıya. Türkiye tarihsel olarak ABD-Çin gerilimleri arasında “dengeli” bir dış politika izlemiş olsa da yoğunlaşan stratejik rekabet daha net bir stratejik hesap gerektirmektedir. Özellikle de tek taraflılığa ve işlemsel diplomasiye öncelik veren olası bir Trump yönetiminde.
Korunmaya aşırı güvenmek Türkiye’nin etkinliğini azaltma riski taşıyor; ne Washington ne de Pekin, Türkiye’nin önem verdiği bir ortağın belirsizliğine sonsuza kadar tahammül etmeyecektir. Çin, Türkiye’nin egemenliğine saygı duyuyor ve uyumu zorlamaya çalışmıyor, ancak Ankara’nın uzun vadeli çıkarlarına, kalkınma hedefleri ve stratejik özerkliği ile uyumlu ortaklıklara öncelik veriliyor. Kendisini çok kutupluluğu savunan istikrar sağlayıcı bir güç olarak konumlandıran Türkiye, yenilenebilir enerji, savunma teknolojisi ve dolarsızlaştırma çabaları gibi alanlarda Çin ile bağlarını derinleştirirken bloklar arasında arabuluculuk yapabilir.

Tian Shichen kimdir?
Küresel Yönetim Enstitüsü’nün (GGI) kurucusu ve başkanı olan emekli denizci Albay Shichen (Andy) TIAN, Wuhan Üniversitesi Kamu Uluslararası Hukuku alanında doktora, Nottingham Üniversitesi’nden Kamu Uluslararası Hukuku alanında LL.M. (hukuk yüksek lisans) derecesine sahip olup, Birleşik Krallık FCDO Chevening’de akademisyen olarak eğitim aldı. Ayrıca, Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Xi’an Siyaset Akademisi’nden Askeri Hukuk alanında LL.M. derecesi bulunmakta. Akademik ilgi alanları deniz güvenliği ve hukuku, deniz hukuku, silahlı çatışmalar hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku olup, son yıllarda bu alanlarda birçok yayını mevcut.
Çin Milli Savunma Bakanlığı’ndan (MND) tam emekliliğini almadan önce, Albay Tian, MND Bilgi Ofisi’nde Kriz Yönetimi ve Medya İlişkileri Departmanı Başkanı olarak görev yaptı. Askeri kariyeri, PLA Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve MND karargahlarında operasyonel, hukuki ve akademik rolleri içermekte.
Küresel Yönetim Enstitüsü
Küresel Yönetim Kurumu (GGI), Çin’de kayıtlı, küresel ölçekte faaliyet gösteren bağımsız ve hükümet dışı bir uluslararası düşünce kuruluşudur. Faaliyetleri, Bakanlıklar arası ve disiplinler arası işbirliğine dayanıp, hem yurt içi hem de uluslararası uzman ağlarından faydalanılmakta. Politika önerilerinin ötesinde, GGI, dünya genelindeki hükümet ve kurumsal müşterilere yönelik sözleşmeye dayalı projeler ve uluslararası danışmanlık hizmetleri yürütmekte. GGI’ın uzman ekibinde, akademisyenler ve emekli kıdemli diplomatlar yer almakta.

Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/haber/emekli-denizci-albay-tian-shichen-turk-cin-ortakligi-yeni-kapilari-aralar-525147
ABD Avrupa bayram Bilim BLCU BRICS burs China CSC Culture Deprem Ekonomi eğitim Hindistan Kore Kültür Pekin Rusya Scholarship science Sinciang Sinciang Uygur Ozerk Bolgesi Sino Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Sino Turkish Studies Tayvan Trump Turkiye Türkiye University USA Uyghur Wang Yi Xi Jinping Xinjiang ZJUT Çin çin Şanghay